Ramazan..

Bir Ramazan ayına daha kavuşturan Rabb'e şükürler olsun..

Duaların kabul olduğu, sağlığın, huzurun ve mutluluğun iyi insanlarla birlikte olduğu, hayrın arttığı, savaşların son bulduğu, açların doyduğu, çocukların güldüğü, muradı olanların muratlarına kavuștuğu, mazlumların galip olduğu, merhametin, vicdanın, empatinin, gönül zenginliğinin bol olduğu bir ay olsun inșaallah.. 



Kendime..

Soğuk havada, ağır adımlarla, deniz kenarında elele yürüyen çifti gördükten sonra.. 

............... 

Yaşayamadığım her güzel gün ve biriktiremediğim her mutlu hatıra için kızgın ve kırgınım sana.. 


Aynı Yerde Kalakalmak..

İş çıkışı trene bindim.. Bakırköy'e gidip, bir tur attıktan sonra dönerim dedim.. İlk durak bizim işyerinin orası olduğu için yer bulma sorunu olmuyor, oturabiliyorsun.. Ben de geçtim bir yere oturdum.. Birkaç dakika sonra tren hareket etti.. 

İş çıkışı saati olduğu için ilk durakta binen insanlar sebebiyle oturacak yer kalmadı..

Tren, ikinci durağa (Küçükçekmece) geldiğinde, çok şık ve güzel bir kız bindi.. Daha doğrusu iki arkadaş bindiler.. Görür görmez kızlardan esmer, orta boylu, baştan aşağı siyah giyinen, zayıf olanı ilgimi çekti.. O da tam binerken bana baktı, göz göze geldik.. Dikkatlice ve etkilenerek baktığımı anlamış olacak ki, arkadaşıyla sohbet ettikçe arada bana bakıyordu.. Ben neredeyse hiçbir yere bakmadan, sadece ona kilitlenmiştim.. Arkadaşıyla sohbet edip gülümserken, arada kaçamak bakıyordu.. Bir değişik bakıyordu, bir hoş bakıyordu, hatta bazen dönüp de bakıyordu.. 

İki üç durak böyle devam etti.. Sonra ellerimi farketti.. O bakışlarındaki saniyelik değişikliği yıllardır çok iyi bildiğim için garipsemedim.. Zaten ellerimi farkettikten sonra da bir kez bile olsa göz teması kurmadı benimle.. Ben de umutsuz ve üzgün bir şekilde Bakırköy'de indim..

Eskiden, Kadıköy'de çalışırken de çok olurdu bu olay.. O kadar alışkın olduğum bir şey ki.. Aradan geçen onca yıldan sonra değişen hiçbir şey yokmuş meğer.. İnsanlıkta, vicdanlar da, ben de bir arpa boyu yol alamamışız..



Berât Gecesi..

Bismillahirrahmanirrahim 

 Zümer 53..

...........................
Benim gibi nefsinin kölesi olmuş, günaha batmış, çırpındıkça daha çok batan ama içinde bir yerde minik de olsa vicdanî hisler kalmış, kendini hakka ve hakikate teslim etme niyetlisi olan biri için ne kadar umut verici bir sûre değil mi..? 

İnsanda cüzzi irade vardır.. Nefsine kolay boyun eğme yapısı vardır.. Günahsız kul yoktur.. Rabb'im, kullarını yaratırken, günahsız olacağını bilerek de yaratmadı zaten.. Günah vardır, var olmaya devam edecektir.. Rabb'imizin beklentisi, günahtan sonra hemen tövbe edip, O'na yönelmemizdir.. Büyük günahlardan uzak durunca, Allah'a yönelerek küçük günahları da affettirmek bizim elimizde.. Hatta bazı günahların sevaba dönme durumundan bile bahsedilir..

Neyse işte.. Demem o ki, günah öyle bir illet ve kalbe öyle bir kara leke bırakıyor ki, şeytan devreye girip "sen artık affedilmez günaha battın;bu saatten sonra ne yapsan boş" der ve insanı iyice haktan uzaklaştırır.. İşte yukarıdaki ayet de böyle bir ânda girer devreye.. Nefsine ne kadar uymuş olursan ol, haddini ne kadar aşarsan aş, Allah'ın rahmetinden ve bağışlanmasından ümidi kesme.. İslam'da günah vardır ama Allah'ın rahmetinden ümit kesmek yasaklanmıştır..

Berât gecesi..
"İslam'da kandil geceleri var mı, bi'dât mi?" tartışmasını boşverelim.. Allah'a yaklaştıran her gecenin, her bahanenin başımızın üzerinde yeri vardır ve o geceler güzeldir.. 

Kandiliniz mübarek olsun.. Rabb'im, berâtini alanlardan eylesin.. Bizleri de dualarda buluştursun..

Sarılmak Şifadır..

"Sevdiğiniz kişiye sarılmak, doğal ağrı kesici görevini görür." diyor psikoloji bilimi..

Bir cumartesi günü, battaniyenin altına girmiş, iki büklüm uzanıyorum..

Ağrım var.. 

Anlıyor musun..?


Açlık..

Yetmişli yaşlara yaklaşmış bir kadının, yirmili yaşlarda bir erkeğe gönlünü kaptırdığı, gönlüyle birlikte parasını da kaptırdığı bir program sebebiyle, instgramda herkesin kadınla dalga geçtiği yorumları okuduktan sonra...

.........................................

Yalnız insanlar.. Yalnız..

Sevgiye muhtaç bir ömür sürüyoruz.. Minik bir sevgi kırıntısı görünce de, önüne arkasına bakmıyor, mantığı devre dışı bırakıyoruz..

Açız biz.. Sevgiye çok açız..



Yeni Yeni Âdetler..

 Eşinin/sevgilisinin saçını örüyen, ayakkabısını giydiren, yolda yürürken yere çömelip eşinin ayakkabı bağcığını bağlayan, eşine oje süren erkekler; ayağınızı denk alın o'lum.. ! 

Sizin yaptıklarınızın kahrını biz çekmek zorunda değiliz..

Edebinizle geçin bir köşeye, yarı öküz / yarı insan şeklinde oturun.. Başımıza yeni âdetler çıkarmayın..

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olan şu günlerde, erkek cinsine ihanet etmeyin, erkekler arasında nifak tohumu ekmeyin.. 


Her Giysi, Bir Eksikliğim mi..?

Benim niye bu kadar kıyafetim var..? Dolaba sığmıyor, aradığımı bulamıyorum..

Benim niye bu kadar ayakkabım var..? Giyindiğim bir kaçı sadece..

Neyi, hangi eksikliğimi gideriyorum bu kadar çok eşyayla..?

Oysa gezmek istiyorum.. Yeni yerlere gitmek istiyorum.. Kendime yeni anılar katmak istiyorum.. 

Kalkamıyorum yahu, yerimden bir türlü kalkamıyorum..



42..

Ve 42..

Natamam bir hayat, inkıtaya uğramış mutluluklar, hiç var olmayacak hâyaller ile geçen bir ömür.. Bir türlü hiçbir kazanımdan yetinemeyen bir nefsim de var tabii ama kırkiki yılda genel olarak elde var sıfır..

...Yine de her ne verdiyse ve ne yaşattı ise, Allah'a sonsuz hamd-ü senâlar olsun..

Hoşgeldin yeni yaşım..



Üreme Kodları..

Derler ki, "İnsanın bilinçli bir varlık olmasının bir önemi yok.. Yaratılışı gereği bir şeyler öğrenmek, üremek ve kendinden sonraki nesillere güçlü duygular bırakmak üzerine kodlanmıştır.. Bazıları bilerek, bazıları bilmeden bu evrime hizmet eder."

Eğer sahiden bu doğru ise, yani varolmamızın tek sebebi üremekse, cidden bunu bir kez daha düşünün derim.. 

Sömestr tatili olunca, Beren hanım memleketten geldi...Kendisi artık altı buçuk yaşında koca bir kız.. Çok yaramaz da sayılmaz.. Elinde telefon, sürekli oyun oynuyor.. Bazen de bizimle oynamak, azmak-kudurmak istiyor.. Öyle fazla işkencesi de yok ama cidden uğraşılmıyor ya.. Alıştık bir kez rahata, bir çocukla oynamak, onu eğlendirmek cidden işkence.. Hele hele "hayır veya yok" denilince bağırıp çağırması, evde terör estirmesi var ki, aman Allah'ım, insan dayanamıyor.. Evet seviliyor, evet güzel zaman geçiriliyor ama genel olarak sürekli ilgilenmek ve hemen her konuda ödün vermek gerekiyor..

...Yani eğer gerçekten yaratılış sürecinde, bize kodlanan tek şey üremek ise, bunu bir kez daha düşünün derim.. Bir çocukla sıkılmadan, eğlenerek ve ona o sevgiyi hissettirerek zaman geçirebiliyorsanız, DNA kodlarınıza işlenmiş üreme eylemini en kısa sürede gerçekleştirin.. Yok eğer benim gibi tembel, bencil, sorumluluktan kaçan biriyseniz, hâyâle dalıp da uçkurunuzu çözmeyin.. Cidden zor bir durum, büyük bir sorumluluk..

Hani bazen içimi sonsuz baba olma isteği kaplıyor ya, meğer benim baba olma isteğim, uzaktan birkaç dakika sevmekle ilgili imiş.. Sorumluluk artınca, keyfim bozulunca, hiç öyle baba olma isteği kalmıyor bende.. Çocukları çok sevip, onları hayatının odağı haline getirebilen, her konuda birinci önceliğini çocuklardan yana kullanabilen bir erkek veya kadın bulursanız, cidden kaçırmayın onu.. Aksi takdirde evlilik de anne/baba olmak da işkenceye dönüşüyor..