Kaz Çobanının Sevmek İçin Son Şansı..

Yaşlı kaz çobanının, ölmeden hemen önce genç sevgilisine söylediği sözler geldi aklıma.. :

"Sen, benden sonra, bir erkeği sevebilirsin.. Çocuklarını sevebilirsin.. Tüm insanları sevebilirsin.. Güneşi, bitkileri, ayı, hayvanları sevebilirsin.. Senin sevgin sonsuz olabilir.. Oysa ben artık kimseyi sevemeyeceğim.. Yıllar yılı sadece çobanlığını yaptığım kazlarımı sevdim.. Yıllar sonra sen çıktın karşıma; seni sevdim.. Sen bilmezsin amma benim, sevmek için son şansım sendin.. "




Şiir..

Okulda iken hep şiir ezberletirlerdi.. Bu güzel bir şeydi.. Güzel olmayan şey; o şiirlerin hep çocuk şiirleri oluşuydu..


Kızla buluştum.. Elinden tuttum.. Gözlerine baktım.. Son derece romantik bir ortamda, "Bugün 23 Nisan.. Neşe doluyor insan..." şiirini okudum.. Terk edilmem dakikalar sürdü..


..Ama suç benim değildi ki.. Okulda bize romantik şiirler öğrettiler de biz mi okumadık ya hu..!




Her Evin Bir Cinsiyeti Vardır..

  "Evlerin cinsiyeti olur mu?" demeyin.. Her evin bir cinsiyeti vardır..
 
     Bir evin cinsiyetini öğrenmek için hastaneye gidip x kromozomları ile y kromozomlarına baktırmaya gerek yoktur.. Hele hele evi karış karış arayarak cinsel organını bulmaya çalışmak beyhudedir.. Ev şekline ve kullanılan eşyaların rengine bakarak evinizin cinsiyetini öğrenebilirsiniz..
 
     Bizim ev de kadın milletinin tüm özelliklerini taşımakta ve kadınların kullandığı tüm renkleri kullanmaktadır.. Bu sebeple bizim evin, kadın olduğunu, daha amiyane bir tabirle dişi olduğunu söylemek mümkündür.. Gerek koltukların rengi, gerek yatak odalarındaki yatakların ve örtülerin rengi, gerekse ev eşyalarının rengi, evimizin kadın olduğunu gösteren en önemli işaretlerdir..
 
     Bizim evin kadın olduğunu farketmeme sebep olan, renklerinden başka bir de devamlı para harcatmasıdır.. Sıklıkla eve boya vurmamız; bizim pinti olup evi kirletmemizden değil, evin kadın ruhuna sahip olması sebebiyle makyaja aşırı önem vermesindendir.. Ara sıra duvarlardaki çatlakları sıvamamız da evin çürük olduğunu değil, kadınların estetiğe olan düşkünlüğünü göstermektedir.. Annemin sıklıkla perde değişmesi, yatak örtülerini ve koltukların yüzeylerini değiştirmesi, kadınların giyime verdikleri önemin göstergesidir..
 
     Tüm bu örneklerden sonra bizim evin kadın olmadığını kim iddia edebilir ki ?
 
     Her evin bir ruhu ve bu ruhun bir cinsiyeti vardır.. Sizin evin cinsiyetini bilmem ama bizim evin cinsiyetinin kadın olduğuna eminim..
 
..................................* 2006 tarihli bir yazı..

Kalk..

Üç Aylar başladı, bugün Reğaib kandili..
 
Senin Rabb'in, her bir şeyi bahane ederek, senden tövbe bekler ve seni affetmek için uğraşırken, be hey nefsinin elinde oyuncak olmuş <Çocuk>, nedir seni Rabb'ine yönelmekten alıkoyan..?
 
Kalk.. !
Kalk da Rabb'ine kul olma şuuruna erişmiş onlarca insandan biri ol..
Kalk.. !
Kalk da şu kâinat bir mümin görsün..
Kalk da Kâbe'de ayak sesin duyulsun..
Kalk da kalbinden çıkan ses, gözünden akan pişmanlık yaşı, yeryüzüne yeni bir güneş doğursun.. Kalk... Kalk...
 

Camiide Bir "Baba", Hakikatle Baktırır Hayata..

Tam herşey yolunda gitmeye başlamışken, bir yatsı vakti, camiide, küçük bir çocukla namaza gelen adamı görüyorsun ya... Herkes sessizce namazda Allah'a yakarır, kimseden ses çıkmaz iken, çocuğun "Baba.. Baba.." diyerek, babasının dikkatini çekmeye çalıştığına kulak misafiri oluyorsun ya... İşte tam o anda yeniden farkediyorsun yalnızlığını ve hayatın senin için acı veren gerçek taraflarını.. O zaman anlıyorsun, gülümsemelerin, umutların, insanlarla iletişimin yalandan ibaret olduğunu.. Bir minik çocuğun, camiide, iki kere "baba" demesi, senin otuzüç yıllık hayatını beyhude geçirdiğinin, bir kelime ile hercümerc olacak kadar boş insan olduğunun kanıtı olsa gerek..








Türkü..


T ı k l a y ı n ı z..




.....................................
Bu defa olacak mıydı..?
Olacak gibiydi sanki..
Cıks.. Olmazdı..Hiç olmadı ki; bu defa neden olsun..!




Kendimin Savunucusuyum Kendimden..


Beyazların arasındaki kara düşlerin savunucusuyum ben..

veya

Sevapların arasındaki günahların savunucusu..

veya

sevdiğim şeyleri sevmiyormuş gibi davranmanın savunucusuyum..

veya

yalanlarla çevrilmiş günahkâr bir insanın savunucusuyum ben..


Tam da bugün, bu saatte, kendimi savunur olmuşum kendimden..

Ey Uyku! Görevini Sağlam Yap..

Herkes işini yapmalı; görevini layıkıyla yerine getirmeli.. Baştan savma iş yapmamalı, görevi ne ise ilk önce o görevi ifa etmeli..

Gecenin sabaha yakın bir zamanında, oturup, spor kanallarının birinde HALTER seyrediyorsam eğer, "uyku" denilen kavramın işini iyi yapmayıp bana uğramaması sebebiyledir..

Tel Örgü..

Tam da beklediğim sokakta gördüm onu..
Herkes saçlarına toka takmıştı,
o, tel örgü..
 ..................
Sanırım saçlarına dokunmak yasaktı..
Veya saçları suçlu idi,
hapse mahkûmdu..
 


Bu ne acı verici bir rüya idi..
Daha önce gördüğüm rüyalar, hiç böyle değildi..!

Pazar Bilmecesi..

Pazar..
 
Bilmem, şimdi hangi sokakta satıyorsun hâyâllerimi..



İsteksiz Kararlar..

İstemeye istemeye aldığımız kararlar ile dolduruyoruz hayatımızı.. Hoşumuza gitmiyor, kalbimiz elvermiyor ama hayat, bizi, bu kararları almaya zorluyor..


Aldığımız bu kararları, kalbimize bir türlü anlatamıyor ve çoğu zaman kararımızdan dönüyoruz ama yine hayat galip geliyor ve önceki kararımıza benzer yeni bir karar almak zorunda kalıyoruz..


Ben, binbeşyüzonyedi kez karar aldım.. Ve her defasında kalbime söz geçiremediğim için aldığım kararı bozdum.. Şimdi yeni bir karar daha aldım.. Ne zaman bozacağımı bilmiyorum ama kalbim şimdiden isyan bayrağını çekti bile.. Yine de bildiğim ve emin olduğum bir şey var ki; bu defa kalbimi değil de hayatın gerçeklerine uyum sağlamış olan mantığımı dinlemeliyim.. Aksi takdirde, çıkmaz bir yola girdiğim için kalbim bu durumdan çok daha fazla hasar alacak..


Yardım et bana sevgili karar.. Yardım et de bu defa seni uygulayabileyim.. Hiç değilse hayatımın bir minik anında, doğru bir iş yapmanın  tadına varabileyim.. Benim bu kararı uygulayacak kadar iradem yok; sen yardım et bana kararım; sağlam dur, yılma, yolundan dönme, beni yalnız bırakma..




Yağan Yağmur Değildi..

Bilmeyen yağmur sanır; oysa bugün, Şehr-i İstanbul'da, bardaktan boşalırcasına hüzün yağdı..




Engelliler Camiilere Gidemez Mi..?

Allah'a şükür, Şehr-i İstanbul'da onlarca camiide ibadet etme fırsatını yakalamışımdır.. Eski veya yeni, gezdiğim hiç bir camiide, tekerlekli sandalyeli bir engelli için uygun ortam olmadığını üzülerek görüyorum.. Eskiden bu bilincin olmamasını bir nebze anlıyorum da yeni yapılan camiilerde bile tekerlekli sandalyelilerin düşünülmemesi hayret verici bir durum..


Peygamber Efendimizin, görme engelli bir sahabiye, "Gerekirse ev ile camii arasında bir ip bağla ve o ipe tutunarak da olsa camiiye gelerek cemaat sevabını al" mealindeki emrinden yola çıkarak; bir çiçek almak için bile para toplayacak kadar ince bir davranış sergileyen Diyanet İşleri'nin, böyle ehemniyetli bir konuda bugüne kadar adım atmamış olması, olsa olsa engelli bireylere "Siz camiilere gelmeyin, illa ibadet edecekseniz evinizde tek başınıza ibadet edin" demesinden başka bir şey değildir..




Birini Düşünmek, Yarım Kalmaktır..

-- Beni düşünmek kötü şey mi..? 
 
-- Kötü tabii.. Birini düşünürsen, bir parçan, o düşündüğün kişide kalır.. Eksik olursun.. Yarım kalırsın.. Yarım kalmak zordur..
 
 


Affet N'olur..

Affet n'olur..
                                                                  Kendimden kopamıyorum..
Herkesin bir uzmanlık alanı vardır..
Benim uzmanlığım;
yalnızlığım..

Tutkunun Uykusuzluğu..

Sen hayatıma girdiğinden beri, uyku tutmuyor beni..
Bazen ikide uyuyorum, bazen üçte; uykusuz kalıyorum saatlerce..