Küçük Elleri Olan Kadınlar..

Küçük elleri, ince parmakları olan kadınları seviyorum..


Çay gelince, narin ve beyaz elleriyle çaya şeker koyup, küçük ve ince parmaklarıyla kaşığı alıp karıştıran; ellerinin güzelliği yüzlerine vurmuş kadınları seviyorum..


Kapalı giyinmesini bilen, beyaz yüzünün güzelliğini, beyaz ve küçük elleriyle tamamlayan, ince ve narin parmaklarıyla karşımda kitabın sayfalarını karıştıran kadınları seviyorum..


Beraber yürürken, elini elime değdirip, o küçük elleriyle elimi tutan, ince ve narin parmaklarıyla parmaklarımın arasını kavrayan kadınların, sokakta benimle türkü söylemelerini seviyorum..


Beyaz ve pürüzsüz yüzünü, küçük ve narin elleriyle tamamlayan, benimle atiye dair hayaller kuran; "Çocuğun ismi şu olmalı.. ", "Eşyamız şu renk olmalı.. ", "Ben senin yolunu gözlemeliyim, akşamları yemek yapıp, süslenip, sana kendimi beğendirmeliyim.. " diyen kadınları seviyorum..


Küçük ve narin elleriyle, çantasından bir mektup çıkaran, "Sana söyleyemediklerimi, gece senin için yazdım..Ben yokken oku bunu.." dedikten sonra, ince ve narin parmaklarıyla mektubu bana uzatan kadınları seviyorum..


Beyaz yüzü, küçük elleri, narin ve ince parmakları olan kadınlar; hayatımıza mutluluk katıyorlar..




Öküzcük Olmanın Bir Sebebi Var..

Bugünlerde, Şehr-i İstanbul'da hava durumu gayet güzel.. Ne terletecek kadar sıcak, ne üşütecek kadar soğuk.. Bir pantolon, ince bir montla günü geçiştirebiliyorsun.. Fazla terlemediğin gibi, fazla üşümüyorsun da.. Haliyle böyle havayı bulunca, geziyorsun da geziyorsun..  

Dün, yine, işten çıkıp, kimsesizler gibi Şehr-i İstanbul'u garip garip dolaşırken, acıktığımı hissettim.. Hani bazen kola ihtiyacını hisseder ya vücudunuz; benim vücudum da nedense fena halde asitli bir içecek gereksinimi duydu.. Kendimi meşhur bir fast food zincirinin mağazasına attım.. Ben aslında Hacı Amca'ya (KFC) gitmeyi severim ama bu defa başka bir yere gittim.. ( "Nereye gittin, isim versene be adam?" diye çemkirdiğinizi duyar gibiyim ama hiç öyle çemkirmeyiniz; "Burger King" diyerek o şirketin reklamını yapmayacağım.. )

...Hamile kadınların herhangi bir şey aşermesi gibi asitli bir içecek aşerdiğimden, en yakın fast food zincirinin içine attım kendimi.. Menülere baktım, fiyatlar ortalama 15-30 lirası arası değişiyordu.. Sonra köşede bir yerde "iki istediğiniz menü 15,50 tl" mealinde bir yazı görünce, sırf ucuz ve biraz da fazla olsun diye ondan aldım.. Kasiyer kızcağız yeni yetme bir velet olduğundan, geviş getirir gibi konuşuyordu.. Ne dediğini pek anlamamakla birlikte "1 lira farkla büyük boy kola ve yine 1 lira farkla büyük boy patates ister misiniz?" gibi bir şey dediğini anladım.. Veya ben öyle dediği ile ilgili kafamda kurgu kurdum..  "Ne diyorsun kızım sen..? Dilimizi tam bilmiyor musun..? Gurbetçi bir vatandaşımız mısın..? " demektense, fazla uzatmamak için söylediklerine "Olur" dedim.. "Olur" derken, kafamı da emme basma tulumba gibi sallamayı ihmal etmedim.. Cümle kurduktan sonra işaret diliyle de söylediğimi desteklemiş oldum.. Benden 17,50 lira para aldılar.. Sonra menümü hazırlamaya başladılar.. Onlar menüyü hazırlarken, ben sağda-solda oturan hatun kızlara bakıyordum.. Akşam saat 9 olduğu için olsa gerek, hiç güzel kız yoktu etrafta.. Her neyse, yaklaşık 5 dakika sonra "Buyrun" diyerek geviş getiren kasiyer kızın sesini duydum.. Kafamı çevirip elindeki tepsiyi görünce içimden "ohaaa" dedim..  :

İki adet orta boy hamburger, iki paket büyük boy patates kızartması, 1 adet 1 litrelik kovayı andıracak şekilde kola ve yanında ketçap, mayonez, peçete vardı.. Bu tepsiyi kim görse, ister istemez "ohaaaaa" diyeceğine eminim..

Tepsiyi elime aldığımda, insanların arasından geçmeye utandım.. Bir köşeye sinerek aldıklarımı yemeye başladım.. Tabağımda yemek bırakmayı sevmediğimden, hepsini yedim, kolayı içtim.. Akşamın saat 9 olmasına aldırış etmeden, ne varsa sildim, süpürdüm.. Kendimi, 3 adet 15 tonluk mandayı, kemikleriyle birlikte yemiş gibi hissettim.. Midemi mahvettim, haliyle kendimi de mahvetmiş oldum..  

Demem o ki; birkaç ay içinde öküzcük olup 92 kiloya kadar ulaşmışsam, bir sebebi var..

................................
Yaşasın tam bağımsız Türkiye, kahrolsun Amerika; bunlar hep Amerika'nın suçu..





Daldan Dala..



Daldan dala, konudan konuya atlama zamanıdır..




+ Rabb'im nasip ederse, yaklaşık 4,5 ay sonra yeniden kız yeğen dayısı olacağım.. Ailemde kız nüfusu fazla olduğu için bu habere pek şaşırdığımı söyleyemeyeceğim tabii ki.. Doğrusu "erkek olsa fena olmaz" diyordum ama insan engelli doğunca, en baştaki şartın sağlık olduğunu çok iyi idrak ediyor.. Haliyle bebeğin kız veya erkek olmasındansa, sağlıklı olmasını umursuyor..


+ Ablalarım iki gündür alışverişe çıkıyorlar.. Doğmamış çocuğa don biçmek deyimini hayata geçirerek, hemen hemen her mağazadan üçer-beşer poşetle çıkıyorlar.. Ben, her zamanki gibi ailenin huysuz çocuğu olma görevini üstlenerek, "Ya hu daha ortada bir şey yokken, ne gerek var, ne saçmalıyorsunuz? " falan diyorum ama o mini minnacık pembeli, sarılı elbiseleri, montları, etekleri, pantolonları, ayakkabıları görünce, içim gidiyor valla.. Eşek sıpası gelse de azıcık sevsem ya.. Benim diğer yeğenler çok büyüdüler artık; sevilmeye de gelmiyorlar.. Evde yeni bir mini minnacık nefese ihtiyaç vardı doğrusu.. Gerçi ablam memlekete gidecek ama doğum için yeniden gelecek ve haliyle o güzel bebek, dünyaya gözlerini bizim yanımızda açacak.. Rabb'im sağlık versin inşallah..


+ İşler çok yoğun.. Öyle-böyle değil; cidden işler çok yoğun.. Bizim kurum yeniden yapılanmaya gitti; normal şartlar altında zaten işlerim çok yoğunken, 4 yeni işyeri bize bağlandı.. Personel sayısı iki katına çıktı.. Telefonlardan, evraklardan tam anlamıyla kafayı yeme moduna girdim.. "Sinirli olmak" deyimi artık benim için basit bir şey.. Yakında kafamı duvarlara vurarak, tımarhaneye gitmeme az kaldı..


+ İş stresinden olsa gerek; eskiden yatakta sürekli sağa-sola dönerken, şimdi dönme dolap durumundayım..  O kadar çok dönüyorum ki; kaç saat uyursam uyuyayım, sabahları hep yorgun ve uykusuz uyanıyorum..


+ Yaşlılıktan mı, boşvermişlikten mi, stresten mi bilmiyorum ama aklıma cinsellik bile gelmez oldu.. Normal şartlar altında günde yirmiüç kere sevişmeyi düşünen ben, çıplak kadın görsem "hanım kız" gözüyle bakıyorum.. En son ne zaman kendimi tatmin ettim bilmiyorum bile.. Sapık olmayı özledim ben ya.. Pipim yerinde mi, değil mi, onu bile bilmiyorum ha.. Belki çürüyüp düşmüştür de benim haberim bile yoktur.. Durum o kadar vahim yani..


+ Sadece cinsellikten soğumuş durumda değilim; diğer bazı konularda bile vahim durumdayım.. Belki inanmazsınız ama sabah işe gitmeden tuvalete girip çişimi yapıyorum; o kadar yoğunum ki, gün içinde tuvalete gitmek aklıma bile gelmiyor; ancak akşam eve gelince yeniden tuvalete giriyorum.. Geçen gün o kadar daraldım, baskı hissettim ki; tuvalete gittikten sonra tuvaletin sıkıştırdığını anca fark edebildim.. Tuvalete sıkıştığımı fark edemeyecek durumdayım, diyeyim, varın gerisini siz anlayın..


+ Kilo aldıkça alıyorum.. Evden işe, işten eve bir hayat geçirince; hayatımda hiç olmadığım kadar kilo alarak 92'ye ulaşmış bulunuyorum.. Kel ve göbekli erkek olarak Türk erkeğinin baştemsilcisi olma yolunda hızla ilerliyorum..


+ Sabah siyasetle kalkıp, akşam siyasetle günü bitiren ülkem insanının bir temsilcisi olduğumdan, siyasetten bıkmış durumdayım.. Şu tükürdüğümün referandumu hayırlısı ile bitse de kurtulsak..


+Suriyeliler'in ülkelerinde savaşmaktansa, ülkemizde sürekli sevişmeleri ve hızlı bir şekilde üremeleri ile ilgili bir kaç cümle uyduracaktım ama sevişirken yılan bile dokunmadığından, yılandan daha beter biri olmamak için susmayı tercih ediyorum..


+ Bugünlerde pek duygusal olduğum söylenemez.. Birine körkütük aşık olasım var ama doğrusu artık o durumdan da pek umurvari değilim.. Ev ile işyeri arasında yaşıyor, yaşlanıyor, Rabb'in verdiği nefesin son bulacağı günü bekliyorum işte..


+ Bazı ibadetlerimi yapmamaya başladım.. Vicdan azabı çekiyor, bundan sonra ibadetlere dört elle sarılacağımı söylüyor, ertesi gün yine aynı şekilde ibadetlerden uzak yaşıyorum.. Yalan-yanlış da olsa bir ibadet vardı elimde; Rabb'im artık beni huzuruna bile kabul etmez oldu.. İşte ben, artık bu kadarlık bir adamım işte !


+ Artık evlilik ve baba olma hayali bile kurmuyorum ama doğrusu bu ya; sevilmeye açım.. Hem de ne açlık.. Kendimi her zamankinden daha yalnız, her zamankinden daha çaresiz, her zamankinden daha muhtaç hissediyorum.. Bu hayatta fiziksel olarak açlık, fakirlik konusunda bir sıkıntı çekmedim şükür ama sevgisizlik konusunda çekebileceğim kadar sıkıntı çektim sanırım.. Sevildim, inkar edemem ama ya istediğim gibi sevilemedim ya da sevmesini istediğim insanlar tarafından sevilmedim.. Haliyle sevgiye aç geldim ve hakkınızı helal ediniz, nefesim ne zaman tükenir de geberir giderim bilmiyorum ama sevgiye aç gidiyorum..


+ Yeterince daldan dala, konudan konuya atladım sanırım.. Yeter bu kadar..






İletişim Kurmak İstemeyen İnsanoğlu..

Cümle değil  seninki; adına "cümle" deme..
Sadece cümle görünümlü bir kaç kelime..

Karşıma geçip bir kelime, bir kaç hece ile
"git" diyorsun, lafla "gitme" desen bile..









Güven Sorunu..

Herkes benim gibi mi Allah aşkına : Neden insanlara güvenmekte sorun yaşıyorum.. ? Neden karşımdaki insan, sürekli kendini anlatırken, "Büyük ihtimalle yalan söylüyor.." diye düşünüyorum içimden.. ? Biri arkadaşlık kurmak için adım atsa bile, neden kısa ve basit cümlelerle o kişiyle iletişimi ilerletmenin önüne geçiyorum..?


Ben mi sorunluyum, herkes mi böyle Allah aşkına..?




Bu Kaçıncı Kendimi Tekrar Edişim.. ?

Aslında yazacaklarımda çok farklı şeyler yok.. Yine kendimi anlatacağım.. Yine yalnız olduğumu, eksik olduğumu, kimsesiz olduğumu, garip olduğumu, salak saçma hayaller kurduğumu, her kurduğum hayal sonrasında acı bir şekilde gerçeklerin hatırlatıldığını, haddimi bilmezliğimi falan söyleyeceğim..  "Bundan sonra akıllanacağım" deyip, üç-beş gün sonra yine aynı şeyleri yazacağım..


Kaç senedir yazıyorum bilmem ama her yazdığım kendimi tekrardan ibaret.. Kendimi tekrar etmekten bıkmamış olacağım ki; her uyandığım sabah, yeniden kendimi tekrar etmek için işe koyuluyorum.. Memnun olmadığım ama sürekli tekrar ettiğim bir hayat işte.. Tuhaf..




Pastanede Elin, Tarlada Saçın, Çöplükte Kokun..

Kimsenin bilmediği pastanede,
çay olsak;
demlensek,
yudumlansak,
fokur fokur kaynasak seninle..
Benim gözlerim sende,
senin ellerin bende..
 
Kimsenin bilmediği tarlada,
toprak olsak;
ürün versek,
yağmur alsak,
zgârda oynasak seninle..
Benim uğultum sende,
senin saçların bende..
 
Kimsenin bilmediği çöplükte,
çöp olsak seninle..
Senin kokun bende,
benim kokum sende..
........
Pastahanede elin..
Tarlada saçın..
Çöplükte kokun..
Her sabah içime doğuyorsun..

Sineksever Çevreci Çöplük..

     Çok mu çevreciyim, çok mu tembelim, yoksa çok mu pintiyim bilmiyorum ama her bir yerimden çöp çıkıyor..
 
     Montların, pantolanların ceplerinin yanısıra gömleklerin ceplerinden de çöpler çıkıyor.. Bazen sakız kabı, bazen pis bir mendil, bazen küçük küçük kâğıtlar.. Çöp kovası bulamıyorum bazen, sonra atmak için cebime tepiştiriyorum, o çöpün cebimdeki varlığını unutuyor ve aylarca o çöp ile dolaşıyorum..

    Sebebi nedir bilmiyorum ama tüm çöpleri kendimde toplamış durumdayım.. Çöplük gibi görünmem, pislik gibi kokmam da bu sebepledir.. Çevremde sürekli sineklerin dolaşması da çöplük görüntülü pislik olmamdandır.. Yoksa, temiz kalpli, temiz görüntülü bir insanın yanında bu kadar sinek niye olsun ki.. !