Mehmet ve Merve'nin Kısmeti..

...

-- Nerede tanıştınız peki..?

     Birbirlerine baktılar önce.. Saniyeler sonra her ikisi de birbirine tebessüm edip, bana döndüler.. :

-- Belediye otobüsünde..

-- Aaa..! Ben de her gün belediye otobüsüne biniyorum, ben niye kimseyle tanışamıyorum yahu.. ?:) Anlatın hele anlatın..

     Adam söze başladı.. :

-- Ya aslında belediye otobüsünde tanışmadık.. Belediye otobüsünde karşılaştık biz.. Ben, işten çıktım.. Eve gitmek üzere otobüse bindim.. Hanım da o saatte işten çıkmış, daha önce otobüsü değil de dolmuşu kullandığından yanında akbil veya bilet yokmuş.. Otobüs hareket etmek üzere olduğundan bilet almaya fırsat bulamamış.. Otobüs şoförünün yönlendirmesiyle "Fazla bileti olan var mı..? " diye bağırdı.. Sesini duyunca gayri ihtiyari irkildim.. Sesin geldiği yöne baktım.. Benim hanımı gördüm.. Görür görmez vuruldum..

     Yenge o günleri yeniden yaşarmış gibi  bu sözlere tebessüm ediyordu.. Benim merakım iyice arttı.. :

-- Eee ne oldu sonra..?

-- Ne olsun ki.. Evlendik işte.. :)

-- Yahu anlatsana abi.. Aaaa... !

-- Dur dur kızma.. Hanım bilet isteyince, ben, güzelliğinin de etkisi ile akbili uzattım.. Teşekkür etti.. Parasını uzattı.. Ben, parayı kabul etmedim.. O, ısrar etti.. Ben, kesinlikle kabul etmeyeceğimi söyledim.. Tekrar teşekkür etti; sonra boş bir koltuğa geçip oturdu.. Ben de tam karşısına oturdum.. Hergün aynı saatte otobüse binmeme rağmen daha önce hiç bu otobüste görmemiştim onu.. Sık sık göz göze geldik.. Daha doğrusu ben ondan gözlerimi ayıramıyordum; o da ister istemez bakıyordu..

     Yenge söze karıştı gülümseyerek.. :

-- Eee ne yapayım, gözlerini ayırmadan öyle bakıyordun ki, insan ister istemez bakıyor..

-- Peki ilk sohbeti kim açtı, ne oldu..?

-- Kimse sohbet açmadı.. Ben, ilk kez bir kıza böyle bakıyor, böyle şeyler hissediyordum.. Belki inanmayacaksın ama birşeyler olacağını hissetmiştim..

     Elini tuttu karısının.. Birbirlerine baktılar kısa süre.. Sözlerine devam etti sonra.. :

-- Dedim ki içimden, eğer bu kız benim ineceğim durakta inerse, gidip adam gibi konuşacağım.. Tanışmaya çalışacağım..

-- Tabii senin ineceğin durakta inmiştir kesin..

-- Bırak benim ineceğim durakta inmeyi, benim girdiğim apartmana bile girdi..  

     Her ikisi de sesli birer kahkaha patlattılar.. Ben şaşkın şaşkın bakarken, adam.. :

-- Bakma öyle.. Ciddiyim ben.. Eşim, meğer bizim apartmanda oturan bir ailenin akrabasıymış ve o gün misafirliğe gidiyormuş.. Nasip işte..

-- Eee peki durakta inince mi konuştun, nedir, nasıl oldu.. ?

-- Yok vallahi, konuşamadım.. Konuşmak için uygun fırsat kolluyordum.. O önde, ben arkada ilerliyordum.. Bir baktım ki, bizim apartmanın önünde durdu.. Şaşırdım, bir tuhaf oldum..

     Eşi karıştı söze.. :

-- Ben de Mehmet'in beni takip ettiğini sandım, tedirgin oldum.. Tez zamanda, kendimi apartmanın içine atıp da kurtulmak istiyordum bu durumdan..

-- Neyse işte.. Apartmanın önünde durup da bir düğmeye basınca şaşırdım.. Yanlış anlar diye onun apartmana girmesini bekledim.. O girip de kapıyı kapattıktan sonra anahtarımla kapıyı açtım..

-- Mehmet zaten anahtarla kapıyı açınca, bu apartmanda oturduğunu anladım ve artık korkum, yerini şaşkınlığa ve huzura bıraktı.. Mehmet  demin söyledi ya 'gördüğümde birşeyler olacağını anladım' diye,  ben de o apartman boşluğunda anladım birşeyler olacağını.. Kısmet işte..

-- Sonra ne oldu peki.. ?

-- Ben beşinci katta oturuyordum.. Hanım üçüncü katta oturan ailenin kapı zilini çaldı.. Kapı saniyeler sonra açıldı.. "Ayyy Merveee, hoşgeldin.. " deyip kızın boynuna sarıldı birisi.. Böylece adını da öğrenmiş oldum..

-- Eee.. ? Evlenme nasıl oldu, ilk nasıl konuştunuz..?

-- Vallahi konuşamadık <Çocuk>.. Ben, eve girdim.. Onbeş yirmi dakika evde dolandım.. Dayanamayıp anneme durumu anlattım.. Hemen komşuya gönderdim.. Kimin neyi olduğunu öğrenmesini tembihledim.. Allah rahmet etsin, annem de beni ilk kez böyle görüyordu.. Kadın şaştı kaldı halime.. Sonra çıktı evden.. Yarım saat sonra geri geldi.. O gelene kadar ben meraktan öldüm öldüm dirildim.. Öğrenebildiği kadar Merve'nin kim olduğunu anlattı.. Bekar olduğunu, bir mağazada çalıştığını söyledi.. Anneme, 'yarın komşuya gitmesini, benim o kızı çok beğendiğimi, tanışmak istediğimi, hayırlısı ise evlenmek istediğimi söylemesini' söyledim.. Ertesi gün rahmetli annem komşuya gitmiş, durumu anlatmış.. Onlar da Merve'ye söylemişler ve böylece bu günlere kadar geldik..

     İkisi tekrar birbirlerine baktılar.. Gülümsediler.. Ellerini daha sıkı kenetlediler.. Eminönü'nde, Galata Köprüsü'nün altında, sıcak ve oturması zevkli olan bir mekânda, Mehmet ile Merve nasıl evlendiklerini anlatırken, ben, hayatımda ilk kez, kısmet kavramının gerçek manâsına ulaştım..


     Mehmet, sözünü bitirdikten sonra, dilimden "Kısmet.." sözü çıktı.. Sonra Merve "Tabii tabii herşey kısmet" diye beni doğruladı.. Mehmet de sessizce "Kısmet" deyiverdi.. Sonra aklıma, çantamda yeşil bir elma olduğu geldi.. :

-- Eee bu hikâye gibi evlenme olayına ne diyebilirim ki..? Gökten üç elma düştü.. İkisi sizin başınıza...

    Çantamdan elmayı çıkardım.. Bir ısırık aldım.. Ağzımda elma varken ve hafifçe gülümseyerek... :

-- ... bu üçüncüsü de benim mideme olsun bari..





Moralim Bozuk..

Bana "sapık" diyorsunuz ya hani; gerçekte neler varmış neler.. İki hafta sonra ilk kez işyerine gittim ve bazı şeyler duydum da, benim günün 24 saati cinselliği düşünmem, cinselliğe bu kadar düşkün olmam bile o kadar masummuş ki meğer..

Şuan ben bile kendimi, yeni doğmuş kadar temiz hissediyorum, varın gerisini siz düşünün..

Bir daha da bana sapık deyip, sürekli cinsellik düşündüğüm için laf söyleyen biri olursa, yedi ceddinin kulağını çınlatırım..



Bunalma Modu..

Albümleri karıştırıp maziye de daldığıma göre evde iyice bunalmışım demektir.. Bu da her ân, herşeyi yapabilecek duruma geldiğimi gösterir.. Allah çevremdeki herkese kolaylık versin.. Hemen herkesi yakıp-yıkacak potansiyele sahibim şuan..

Günde 3 kez boşalırsam, sakinleşip rahatlar mıyım acaba..?

Offfff.. Ben ne çabuk yaşlandım ya.. Bu fotoğraf daha dün çekilmiş gibiyken nasıl olur da 25 sene önceki tarihi gösterir..!



Kırmızı Donlu Kutlama..



Cuma Namazı Cezası..

Biz yokluk çekmemiş bir nesildeniz.. Ne yokluğun çaresizliğini ne de esaretin perişanlığını yaşadık.. İstediğimiz her şeye sahip olduk, istediğimiz her ân sokağa koştuk.. Tüketebildiğimiz kadar tükettik, gezebildiğimiz kadar gezdik..

Kendi küçük hayatımıza öyle bir düştük, kendi varlığımızı öyle bir kutsallaştırdık ki; çevremizde olup bitenleri görmezden gelmeye, sosyal bir varlık olduğumuzu unutarak yaşamaya, günâhlarımızı sıradanlaştırarak onlardan zevk almaya başladık..

İnsanlar yokluktan intihar ederken biz kıyafet alıyor, çocuklar açlıktan ölürken biz onlarca çeşit yemek yiyor, mazlumlar savaştan inlerken biz sokaklarda geziyorduk..

Artık açık bir şekilde kendi bencilliğimize tapınmaya başladığımızdan olsa gerek; gözle görülemeyen bir virüs ile esareti ve çaresizliği yaşar olduk..

Bir düşün ey kararmış vicdanım,
bugün neden cuma namazı kılamadın..?

Kitapsız Mutluluk..

Uzun dönemdir kitap okumuyorum.. Haliyle daha az detaylı düşünüyorum.. Böylece çevreme karşı daha umursamaz oldum, daha duyarsızlaştım.. Plânsız bir hayat yaşayabiliyorum.. Sanki hayattan biraz daha fazla zevk alıyor gibiyim..

Cahilliğin mutluluğu bu sanırım..



Coronavirüs..

Gözle görülemeyen bir virüs ile dünyayı hizaya sokan Allah'ım; acziyetimizi bir kez daha gösterdin, sana binlerce şükürler olsun..



İlgi..

Sürekli ilgi görmek istiyorum..
Kendimi sevdirmeye ihtiyacım var..