Karanlık İstanbul..

Ne çok zaman olmuş geç vakitlerde sokaklarda olmayalı..

Eskiden karanlık çöktükten epey sonra eve girerdim.. O zamanlar arkadaşlarım vardı.. İş çıkışı onlarla buluşur, gezer, çay-çorba içer, kakara kikiri yapar öyle eve geçerdim.. Bazen gece yarısını geçmiş olurdu eve varmam.. Şehr-i İstanbul'un bir ucundan, bir başka ucuna gittiğimi bilirim.. 

...Sonra ne olduysa işten eve, evden işe bir hayatım oldu.. Değil gece yarısı, karanlık çökmeden eve girer oldum.. Her geçen gün yalnızlaştım.. Bırakın gezmeyi, sohbet edecek kimsem dahi kalmadı.. Her şeyimi anlatabildiğim o teyze ruhlu kadın bile çıktı gitti hayatımdan.. Ben iyice kabuğuma çekildim, yalnızlaştıkça yalnızlaştım.. En büyük hedefim erkenden eve gidip, televizyon seyretmek oldu.. Karanlık çökünce dışarıda olmak huzursuz etti beni.. Sevdiğim kadın yanımda iken yalnızlığıma merhem oldu ama sonuçta herkesin bir hayatı vardı, öncelikler farklıydı, hayata aynı pencereden bakmak kolay değildi.. Ki zamanı geldi, zaten o da hayatıma güzellikler kattıktan sonra herkes gibi çıktı gitti.. 

Dün dışarıda idim.. Hava kararmıştı.. Önce Bakırköy'e gittim, sonra trene binip Sirkeci'ye gittim.. Orada gezdikten sonra tramvaya binerek Topkapı'ya geldim.. Bir parkta oturdum, türkü dinledim, türkü mırıldandım.. Saat 11'e kadar kaldım orada.. Etrafımda tuhaf insanları görünce, korktum ve metrobüse binerek evin yolunu tuttum.. Eve vardığımda 12'yi geçmişti saat.. 

Eskiden de bu kadar korkaktım ama nedense artık daha çok korkar oldum.. Sanırım imanım azaldıkça korkma seviyem artıyor.. İnsanlardan da, ölümden de daha çok korkar oldum.. Bunun temelinde öldükten sonra hesap veremeyecek olmanın tedirginliği var sanırım..

Dün gece dışarıda olunca, bugün yeniden niyet ettim ve karanlık çökünce yine attım kendimi dışarıya.. Saat 9'u geçiyor.. Florya'da deniz kenarında bir bank'a oturmuş bu cümleleri uyduruyorum.. <Cümle Uydurukçusu>'yum ya, işimi yapıyorum.. 

Hava güzel olduğundan olsa gerek, herkes sokaklarda.. Deniz kenarında çoluk çocuk yürüyor insanlar.. Şehr-i İstanbul'un karanlıkta bile ne kadar doyumsuz bir güzellikte olduğunu düşünüyordur birçoğu.. Ben ise yine yalnızım.. Şehr-i İstanbul'u, havanın güzelliğini, karanlığı, deniz kenarını, türkü tadında olan akşamları anlatacağım kimsem yok.. Eskidendi insanların yanımda olması, Kadıköy gezileri, şarkılar, çaylar, espriler, kahkahalar... Şimdi sadece cümlelerini yazabiliyorum o eski günlerin...

Yalnızım.. Kalbim hep yalnızdı; bedenim de, ruhum da, cümlelerim ve türkülerim de yalnızlaştı artık.. Meğer yalnızken ne kadar  kıskanç, korkak, çaresiz ve özgüvensiz oluyormuş insan.. Huzursuz ve uykusuz günlerin ardından, karanlık günlerin de beni sarıp sarmalamasını izliyorum sadece.. Her gün, bir önceki günden daha fazla dipsiz kuyulara iniyor gibiyim.. İnsanoğlu yalnız kalabilecek bir varlık değilmiş, bunu öğrendim..


0 Yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.