Konuya direkt girersem, kestirmeden çıkar, sonra gider bir güzel uyurum, diye düşünüyorum.. Haliyle bu yazıda giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini aramak beyhude bir çaba olur.. Hızlı servis.. Hani yeni bir hızlı yemek yeme alışkanlığı/modası baş gösterdi ya güzel ülkemde.. Karnınızı doyurmak için dışarıdan bakılınca lokantaya benzeyen mekâna giriyorsunuz; bir bakıyorsunuz ki, bu mekânda, masa-sandalye yok.. İnsan boyundan az kısa olan bir sehpa konulmuş; sehpanın üzerinde ketçap, mayonez var.. Artık ekmek arası mı, patates kızartması mı, ne talep ederseniz, hemencecik geliyor ve siz de ayakta hemencecik yiyip yolunuza devam ediyorsunuz.. Bu yazı da tıpkı bu aceleci lokantalar gibi.. İçine çekemeyebilir sizleri.. "Buyur" edemeyebilir.. Oturmanız için yer gösteremeyebilir.. Hızlı hızlı okutur, hızlı hızlı yolcu eder sizi.. Yine de yazıdır ve hayatımdan bir parçadır.. Kim okur bilmem.. Üç kişi okursa, ikisi "<Çocuk> yine hâyâl kuruyor" der, diğer okuyan kişi ise hâyâl kurduğumu tahmin eder ama yine de yazının gerçeklik payı olabileceğini düşünür.. Ama önemli olan yazının hâyâl veya gerçek olup-olmaması değil.. Önemli olan, hâyâlse bile benim bu tür hâyâlleri yeniden kurabiliyor olmamdır..
Ne çok uzattım değil mi..? Güya konuya direkt giriş yapacak, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini tek kalemde geçecektim..
İşyerinde bir ağabey var.. ( "Eee ne olmuş, herkesin işyerinde bir ağabey var" gibi bir düşünce içine girmeden yazının devamını beklemeni tavsiye ederim hanım teyze)
...Bu işyerindeki ağabey, sağolsun, bana güvenmiş ve bir tanıdığının tanıdığına benden bahsetmiş.. Tanıdığının tanıdığı da tanışmaktan kimseye zarar gelmeyeceğini dile getirerek, facebook'ta eklemem için adresini vermiş.. Benden habersiz, benim için böyle bir eyleme girişen ağabey, ben sabah işe girer girmez, elindeki kâğıdı uzattı bana.. Ben, kâğıda bakmadan, "Ağbi dur, daha uyanmadık.. Kahvaltı yapalım, çay içelim de ondan sonra işe başlayalım.." dedim.. O ağabey de tebessüm ederek, "Bu iş değil.. Yani iş de senin bildiğin işlerden değil" diyerek tebessüm etti.. Olaydan haberdar olan diğer ağabey de tebessüm etti.. Ben, şaşkın şaşkın onlara bakarken, olaydan haberdar olup, tebessüm eden diğer ağabey, "Sen bu kâğıda şimdi bak.. Sonra işe başlayınca gözün bir şey görmüyor, sinirli oluyorsun, laf da söylenmiyor sana" diye sitem dolu bir cümle de kurunca, kâğıdı elime aldım; kırmızı kalemle yazılmış, facebook uzantılı bir adres okudum.. Her iki tebessüm eden ağabeye meraklı gözlerle bakarken, beni düşünerek, benden habersiz benim için girişimlerde bulunan ağabey dile geldi; edepli, namuslu, cici bir kız tanıdığı olduğunu, övgüyle benden bahsettiğini, herşeyime kefil olduğunu, ayrıca bu kıza da kefil olduğunu, kızın da tanışmaktan kimseye zarar gelmeyeceğini söylediğini ve tanışmak için adresini verdiğini söyledi..
Ben, önce, utanarak, "yok" falan desem de, erkek hormonlarına sahip bir kalbe sahip olduğum için esasında istekli idim.. İstekli olduğumu gördüklerinden, benim de naz yaptığımı anladıklarından, biraz daha ısrar ettiler ve ben daha sabah çayını içmeden, beni zorla facebook'a girdirip, bu hatun kızı eklettirdiler.. Hatun kızımız 24 yaşındaymış.. Çok küçükken talihsiz bir kaza geçirmiş ve parmağından biri kopmuş.. Oturduğu ilçede o parmağını dikecek teknoloji yokmuş, büyük hastaneye de zamanında parmağı yetiştiremediklerinden, o parmak bir türlü dikilememiş.. Edirne Uzunköprülü imiş.. İki yıllık muhasebe okumuş.. Beş aydır, Şirinevler'de bir muhasebe bürosunda çalışıyormuş, evi de Bahçelievler'de imiş..
Herneyse..
Hatun kızımızı facebook'tan ekledikten saatler sonra, öğlene yakın bir zaman dilimi içinde, kızımız arkadaşlık isteğini kabul etti.. Selamlaştık.. "siz"li hitaplara başladık.. O da ben de ne konuşacağımızı bilmeden, basit, sıradan ve fazlasıyla resmi cümleler kuruyorduk.. Benim gibi hatun kısmına kur yapmayı seven, yazışırken insanlarla fazlasıyla yakın ve samimi olan birinin, bir hatuna "siz" diye hitap etmesi ve o hatunla yazışırken resmi davranması, fazlasıyla sıkıcı bir durum olsa da uzun bir süre iletişime devam ettik.. Ona kendimden, işimden, ailemden, engelli oluşumdan bahsettim.. İşyerindeki ağabeyin ismini vererek, bunların bir çoğunu, o ağabeyin zaten söylediğini, beni sevdiği için övdüğünü ve haliyle kendisinin de merak ettiğini dile getirdikten sonra fotoğraflarıma baktığını, engelli sayılamayacağımı, benden çok daha kötü durumda olanların olduğunu, bunları takmamak gerektiğini ifade etti.. Ben, hatun kızımız bunları söylerken, bu tür cümleleri çok duyduğum için önemsemiyordum ve engelli birinin ağzına bal çalan cümleler olduğunu düşünüyordum.. Yine de böyle düşündüğü için kendisine teşekkür ettim.. Sonra kendisi küçükken geçirdiği kazayı anlattı.. Ailesini, çevresini, işini anlattı.. Ara ara her ikimiz de işe dönüyor, iş yaptıktan sonra sohbete devam ediyorduk.. Ben, fırsat buldukça fotoğraflarına da bakıyordum.. Esmer, kısa saçlı hayranıyımdır ama bu kız tam bir Trakyalı idi.. Ne esmerdi, ne kısa saçlı.. Sarışın da değildi.. İşin tuhafı kızıl da değildi.. Sarışınımsı kızıl diye tarif edebilirim.. Beyaz tenliydi.. Ama şükür ki, zayıftı, narindi, spor giyiniyordu..
Gün içinde epeyce bir iletişim kurduk.. Hâlâ "siz" modundayız ve hâlâ resmi, soğuk, utangaç haldeyiz.. Yine de birkaç saat önce, yarın akşam Şirinevler'de, bir kahve içimlik buluşma kararı aldık..
Bakalım, bu anlattıklarım, bundan öncekiler gibi bir hâyâlden mi ibaret kalacak, yoksa hakikati anlatan bir yazı mı olacak.. ?
Rabb, canımızı almazsa ve nasip etmişse bu buluşmada bulunmayı, yarın bakacağız neler olacağına..
Bakalım Mevla neylerrrrrr,
--çok iyi biliriz ki--
neylerse güzel eyler..
10 Yorum:
bu yazının hayalden gerçeğe dönmesi ve hayırlara vesile olması dileğimle.
Kelimelerle Dans ;
Telefona gönderilen bayram mesajı gibi:)
İyi bayramlar:)
.çok güzel mesaj veririm ben işte :) :)) senin de bayramın kutlu olsun Çocuk'cum..
*Gebermene gerek kalmadı.
*Her şey gönlünce olsun...
NIYET hayr akibet hayr! hayreyler insaellah cocuk
Kelimelerle Dans ;
Bırak da çok güzel mesaj verdiğini biz söyleyelim.. Kendi kendini övme yahu..:)
Next ;
* Cıks.. Hâlâ devam..
* Bilmukabele..
Adsız ;
Hayırlısı elbet..
Heyecanlandım çok sevindirik oldum inan çok... Hayırlısı olsun inşallah hakkında... Ayrıca kızın söyledikleri ağza bal çalmak değil doğruları söylemiş.... Lütfen gerçekçi ve bunu bu şekilde düşünen insanların da olduğunu unutma onları yok sayma...
Güzel haberlerini bekliyorum. Tez zamanda kendini sevdireceksindir de eminim:) Biraz cesaret biraz kendine güven biraz sorumluluk, sen bir adım at hayırlı bir iş için, gerisi olacaktır, Rabbim yazdıysa, ondan sonrasını da verecektir elbet gamlanıp kasvetlenme şu nasıl olacak da bu nasıl olacak diye, sen giriş yap sonra dua et dayan Rabbine ve devam et...
bir hayal kur ;
Sevindirik olmana sevindim.. Hatun kısmının, erkeğin engelli olması ile ilgili ne düşündüğünü, emin ol çok iyi bilirim.. Bu sebeple bu konuya hiç girmeyelim bence..
Ayrıca her konuda Rabb'e iman etmiş durumdayım ama "şu nasıl olacak, bu nasıl olacak" diye düşünmekten de kendimi alamıyorum.. Demek ki, imanı yarım olanlardanım.. Çünkü benim düşündüğüm konular, benim için önemli konular..
Hayırlısı yine de..
Önemsiz demedim ki ben. Ayrıca onları diyorsun diye de imanı yarımlığı nerden çıkardın allah allah...Sadece göze al bir şeyleri... Yaşayarak gör, karşındaki varsa tüm kalbiyle iyi niyetiyle... Belki de sandığın düşündüğün gibi olmayacaktır... her halükarda evinin ve yüreğinin bir köşesinde sımsıcak bir mutluluk olacaktır hep...
bir hayal kur ;
Bazı şeyleri göze almak kolay mı..? Ben, ayaklarımı yıkayabilecek kadın arıyorum.. Nerdee öyle kadınlar.. Ahh Esoş ahh..! Ahhh Kübraa ahh.. :)
Seni anlıyorum Çiçek Kız.. Söylediklerin için teşekkür de ediyorum ama inan bana düşündüğüm ve çekindiğim konular ilerisi için çok önemli konular.. Öyle "aman ne olacaksa olsun" deyip de adım atılacak şeyler değil.. Bu sebeple 28 kere düşünüp, 1 kere karar almak en doğrusu..
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.