Daldan Dala..


Son günleri anlatmak için  tek konu yetmez bana..
Daldan dala atlamalıyım kısa kısa..

+ Yıllardır beni yalnız bırakmayan, çift hatlı telefonum sizlere ömür.. Çift hatlı telefonumun beni yapayalnız bıraktığı yetmiyormuş gibi bir de giderken hemen hemen tüm telefon numaralarını alıp gitti.. Haliyle dımdızlak (bu nasıl bir kelime yahu) kaldım ortada..

+ Telefonum bozulduktan sonra binsekizyüzlü yıllardar kalma bir telefon buldum ve onu kullanmaya başladım..
Denize düşen yılana sarılır misali denize düştüm ve fotoğrafı görülen bu telefonu kullanmaya başladım.. Hiç değilse konuşubiliyor ve mesaj çekebiliyordum.. Durumumun ne kadar içler acısı bir halde olduğunu sizlere de göstermek için bir arkadaşımdan bu telefonun fotoğrafını çekmesini rica ettim.. Kendisi, sağolsun, telefonumu gördüğünde, öyle bir çığlık atti ki tüm Kadıköy'deki polis ekipleri "tecavüzcü" diye benim üzerime çullandılar.. Sonra arkadaşım, öyle olmadığımı, daha doğrusu esasında öyle olduğumu ama şimdilik zararsız olduğumu söyleyerek bağırma sebebini izah etti.. Telefon, kendisinin ilk telefonuymuş.. "Ayyyyy benim ilk telefonum" diyerek, benim telefonu gördükten sonra bağrına bastı.. Kırk senedir görmediği akrabasını görmüş kadar sevindi, sarıldı, kokladı, öptü.. İlk başta, ben, "benim ilk telefonum" diyerek benimle alay ettiğini, telefonumun çok eski olduğunu belirtmek istediğini düşündüm ama telefonuma o kadar sarıldı ve öyle sevgi dolu davrandı ki; benimle alay etmediğine inandım.. Sağolsun, fotoğrafı çekti ve bana gönderdi.. Gel gör ki; fotoğrafı çektikten 1 gün sonra bu telefon da bozuldu.. Kırkbeş parçaya ayrıldı.. Sesi çıkmaz oldu.. Kendi kendine el-kol hareketleri yapmaya başladı.. Beni yalnız bıraktığı için telefona çamur atmak istemezdim ama el-kol hareketlerinin yanı sıra birkaç kez de burnunu karıştırdığını gördüm.. İyice sinir oldum ve o telefondan da umudumu kestim..

+ Telefonsuz kalınca, eşe-dosta, eski telefonlarını getirmeleri konusunda haber saldım.. Ablam bir telefon getirdi.. Gayet iyi telefondu.. Akıllı telefonlardan.. Tuşu falan yok; dokunuyorsun, dokunduğun anda harekete geçiyor.. Benim gibi dokunmayı seven erkekler için ideal.. Gel gör ki; o telefonun da sisteminin güncelenmesi gerekiyormuş.. Gittim Mecidiyeköy'e, LG servisini buldum.. Garanti süresi biten telefonun sistemini güncellemek için 30 TL ödedim.. Tam "Oley, benim de artık bir telefonum var, üstelik akıllı telefon, metrobüste hatunların orasını-burasını çekeceğim.." diye düğün-dernek moduna girmiştim ki; dokunmatik telefonun bazı yerlerine dokunduğumda, tepki alamadığımı farkettim.. Servise gittim, 100 TL'ye camının değiştirilmesi gerektiğini öğrenince,  "Canım çıksın, param çıkmasın" diyerek cüzdanıma sıkı sıkı sarıldım ve servisten kaçarcasına uzaklaşarak, o telefondan da vazgeçtim..

+ Yine eşe-dosta haber saldım ve yine eski iki tane telefon getirdiler.. Her iki hattımı da bu eski iki telefona taktım.. Üç gündür kullanıyorum.. Gel gör ki; numaraların birçoğu uçtu gitti.. Şuan biriniz arasanız ve "Ben, senin, rahmetli dedenim" deseniz, inanacak durumdayım.. Kendi anasının-babasının telefon numarasını ezbere bilmeyen bir insan evladı olduğumdan ve sesleriyle insanları tanıyabilme yeteneğim olmadığından, çok ama çok sıkıntılı günler yaşamaktayım..

+ Telefon konusunda diyeceğim şudur ki : Eğer biri bana adam akıllı çift hatlı bir telefon almazsa, yarından itibaren jigololuk yapmaya başlayacağım.. Benim gibi birine kim para verir bu iş için bilmiyorum ama 15 gün içinde telefon geldi geldi; gelmezse beni telefon rehberinize <Jigolo Çocuk> diye kaydedersiniz..

+ Telefon sıkıntısıyla uğraştığım yetmiyormuş gibi bir de geçen hafta hastalıkla boğuştum.. Hastalık ama ne hastalık.. ! Öksürmekten, baş ağrısından ve baş dönmesinden, kendimi kaybettim.. Altı gün kadar hastalığı çektikten sonra şükürler olsun ki iki gün önce iyileştim.. Şimdilik sadece bir miktar öksürük kaldı..

+ Ben, "Rabb'im şükürler olsun.. Hastalık da bir sınavdır ve şükür etmek için bir sebeptir.. Sana şükürler olsun ki benden umudu kesmedin ve Sana şükretmem için bir hastalık verdin.." deyip şükrümü eda ediyordum ki; dünya durdukça başımdan eksik olmayasıca, ayağına paspas olmak için heveslendiğim anacığım, "Senden baha geçsin oğlum" dedi ve bunu dediği günün aynı akşamı, benim hastalığıma yakalandı.. Dedim ya, uzun zamandır bu kadar etkili bir hastalığa yakalanmamıştım.. Beni benden almıştı.. İşe gittim ama nasıl gittiğimi, neler çektiğimi bir ben bilirim.. Annem hastalanınca, benim gibi dayanamadı; yaşlı bünyesi yenik düştü.. Hastaneye götürdüm, doktor yatırdı ve hemen serum bağladı.. Serumdan sonra kendine geldi.. Canım anacığım, hâlâ hasta, rahatsız, hâlsiz ve normal renginde değil ama ilk iki güne göre düzeldi.. Sanırım yarından itibaren hastalıktan kurtulmaya çalışacak ve üç gün içinde iyice rahatlayacak.. Allah tüm hastalara şifa versin..

+ Hastalık, telefonsuzluk, parasızlık üçlüsünün son on günümü esir alması münasebetiyle insanlardan uzaklaşmış, asosyal, yalnız, ağlak, sinirli, tipsiz, gıcık, kendini beğenmiş, manyak, ahmak, öküz birşey oldum.. Aynı anda kendime âşık olduğum gibi kendimden nefret edebiliyorum da.. Psikolojik sorunları olan biri olmaktan çıktım; manyağın önde gideni oldum..

+ Aynı yatakta, birine sarılarak uyumak nasıl bir his acaba, bilen var mı..?

+ Peki yatakta sarılarak uyuduğun insanın, seni sevdiğini hissettirmesi nasıl bir his..?

+ ...Demem o ki, sevilmek, bazen kıskanılmak, bazen âti için kurulan hâyâllere, sevdiğini söyleyen kişinin seni de dahil etmesi, hâyâllerinin başrolüne seni alması, nasıl bir histir ki acaba..?

+ Ne dediğini bilmeyen, bir dediği öteki dediğini tutmayan, alttan aldıkça üste çıkmaya çalışan, seni oyuncak gibi gören, kendi ellerinde ip varmış sen de onların kuklasıymışsın gibi tüm plânları kendine göre yapıp seni peşinden sürükleyeceğine inanan, sen onun peşinden gitmeyince tuhaflaşan, gittikçe hadsizleşen, aptallaşan bazı 'arkadaşlarıma' sinir oluyorum.. 

+ Laf aramızda, ben zaten sinir hastasıyım, her şeye sinir oluyorum.. En çok kendime sinir oluyorum.. Şu içine tükürdüğümün dünyasına gelmekte acele ettiğim için kendime sinir olduğum yetmiyormuş gibi en ağır küfürleri de yine kendine ediyorum..

+ Ölüp gitmeme birkaç ay kaldı; yatakta iki kadınla aynı anda beraber olma fantezimi bir türlü gerçekleştiremedim.. Gerçi ben bir kadınla birlikte olma fantezimi de gerçekleştiremedim ama iki kadınla olamadan ölüyorum ya tüküreyim hiç bir işe yaramayan üç santimlik pipime..

+ Böyle ayıp şeyler yazıyorum diye birçok kişi beni tenkid ediyor.. Kızıyor, terbiyesizlikle suçluyor.. Sonuna kadar haklılar.. Gel gör ki; içine tükürdüğümün dünyasında, yeterince "beyefendi" gibi durdum, üç-beş gün içinde otuziki yaşına giriyorum; haliyle bırakın da  hiç değilse içimden gelen herşeyi yazabildiğim bir yer olsun.. Daha önce sapıklığımdan memnun olmayan ve beni bunları yazmaktan alıkoyan insanları, yazma sevdam yüzümden hayatımdan çıkardığım olmuştu.. Beni yeniden yalnızlığa sürüklemeyin.. Gerçi zaten yalnızım ve zaten çevremdeki herkes kuru kalabalıktan ibaret ama hiç değilse görüntü yapmaya devam edin.. Bu sebeple susun da sapıklığımı yapayım..

+ İşte öyle..



2 Yorum:

Anneciğine Rabbim şifa versin inşallah, sana da tabii...

hayırdır ölüyor musun? ne zamana randevu aldın?

 

bir hayal kur ;
Teşekkür ederim..
Kişinin ne zaman öleceği bilgisi sadece Allah katındadır..

 

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.