Bugün o kadar çok gezdim ki.. Şuan ayaklarım da sırtım da ağrıyor.. Eve girip de televizyonun karşısındaki çekyata boylu boyuna uzanmasam; ne kadar yorulduğumu fark etmeyecektim.. Ben o çekyata uzandım ve tüm günün yorgunluğu vücudumu sardı..
Önce Sultanahmet'in oralara gittim.. Sağda-solda gezdikten sonra yürüyerek Eminönü'ne geçtim.. Balık-ekmek yiyip, turşu suyunu da içtikten sonra Taksim'e doğru yürümeye başladım.. Taksim'de birkaç mağaza gezdikten sonra Karaköy'e indim ve vapura binerek Kadıköy'e geçtim.. Sahil yolundan Moda'ya çıktım.. Orda bir çay içtim.. Sonra Bahariye Caddesi'nden aşağıya inerek, Kadıköy'de her zaman gittiğim tatlıcıda künefe yedim.. Sonrasında yeniden vapura binerek Eminönü'ne geçtim.. Oradan otobüsle, nihayet, kazasız-belasız eve vardım.. Sonra da yorgunlukla ve ağrılarla boğuşur oldum..
Gezerken, geçen sene aldığım yırtık-pırtık, mavimsi bir kot vardı üzerimde.. Ayaklarımda, kahverengi spor bir ayakkabı, üzerimde kırmızı kareli bir gömlek, onun üstünde ise siyah kapşonlu deri mont vardı.. Üç haftadır kesilmeyen sakallarım da cabası.. Biçimsiz burnum, yamuk ağzım, kırışmış cildimi de katarsanız bunun içine; tipsizliğin, meymenetsizliğin ve çirkinliğin had safhasındaydım sizin anlayacağız..
Ellerim cebimde çok yürüdüm.. İçimden türkü falan mırıldanmadım.. İnsanların yüzlerine falan da bakmadım.. Montun kapşonunu kafama geçirdim ve normalden daha da kambur bir halde yere baka baka yürüdüm.. Uzun zamandır hiç bu kadar çok ve hiç bu kadar ciddi konular düşünmemiştim.. Bir ara kederlendim.. Sonra "Ben niye hep yalnız yürüyorum, niye bu kadar asosyal biriyim, niye bu kadar insanları kendimden kaçırıyorum..?" diye düşünerek, kederimin üstüne keder bindirdim.. Tam "Hayat üç numara büyük geliyor bana" diye üzüntüye boğuluyordum ki; "Şükür bu halimizi de..." deyip Allah'a şükrettim.. Sonra kalbim yatıştı.. Ki zaten Allah, Rad Suresi'nde, mealen demiyor muydu; "Kalpler, ancak Allah'ı anmakla mutmain olur" diye..?
Ne düşündüm biliyor musunuz..? Uzaktakini ve yakındakini düşündüm.. Değerlendirdim.. Ölçtüm, biçtim.. Bir arpa boyu yol katedemedim..
Uzaktaki olmaz.. Çünkü ;
- Ailesi istemiyor, karşı geliyor.. Bundan sonra isteyecek ve rıza gösterecek de değiller.. Ailenin huzursuzluğu ömür boyu üzerimizde olacak.. Ki yalan yok; artık ben de onun ailesinden fazlasıyla soğumuş durumdayım..
- Ev kredisi, faturalar, kredi kartı derken zaten maaşımın çoğu çıkıp gidiyor benden.. Bir eve bakabilecek mali gücüm yok.. Durum böyle iken, birinin sorumluluğunu alacak güveni bulamıyorum kendimde..
- Sevdiğini hissettiriyor ancak nasıl desem, pısırık bir sevgi.. Oysa ben, yırtıcı bir sevgi istiyorum.. Sadece kendi seviyor, çevresini etkisi altına alamıyor.. Ki seviyor mu, takıntı mı o bile belli değil.. Daha önce hayatıma girenlerle mukayese ediyorum ve ilerisi için bir türlü güvenemiyorum..
- Benle ailesi arasında bir tercih yapmasını isteyemem.. Çünkü ileride benimle olduğu için pişman olacak.. Bir gün uyanacak, yatağın diğer köşesinde ben olacağım, bana bakacak, "Keşke..." diye başlayan pişmanlık dolu bir cümle kuracak... Bu olacak.. Bunun olacağına eminim.. Haliyle ailesini bırakıp bana geldiği için pişmanlığını içinde tutacak, dile getiremeyecek.. Ben bakışlarından anlayacağım pişmanlığını.. Sonrasında mutsuzluk, huzursuzluk, vs vs vs..Karamsar yanım kurmuyor bunları.. Bunların olacağını biliyorum..
- Ben, herşeye ve herkese rağmen bana sahip çıkacak birini ararken, sevgisini veya takıntısını -artık herneyse-- içinde yaşayan biriyle olamam.. Pısırık bir sevgi, olmayan özgüvenimi iyice yer ile yeksan eder..
- Anem-babam benimle yaşayacak.. Haklı olarak annemi babamı istemeyecek.. Haliyle ben de onu istemeyeceğim..
- Uzaktaki olmaz.. Artık olmaz işte...
Yakındaki olmaz.. Çünkü ;
- Sevgisi daha bir belirgin fakat kontrolsüz.. Güven vermiyor.. Şimdi severken, yarın sövüp-sayıp çıkıp gidecekmiş gibi duruyor..
- Ailesini ikna etmiş durumda ama ailesinin ve kendisinin yaşayış tarzı ile ailemin ve benim yaşayış tarzımız kesinlikle uyuşmamakta..
- Maddi durumu benden daha iyi.. Haliyle beklentileri de fazla olacaktır.. Oysa ben, onun beklentilerini karşılayacak durumda değilim..
- Yurtdışında yalnız yaşamış olması ve ailesinin özgür bırakması sebebiyle olsa gerek; özgüveni fazlasıyla yüksek.. Evlendiğinde, "ev kadını" olmasını beklemek hâyâl..
- Annemi-babamı baş tacı edeceğini, beraber yaşayabileceğini söylüyor ama yaşayış tarzı, aile yapısı, çok ama çok kısa zaman sonra annemi-babamı istemeyeceğini gösteriyor.. Suçlamıyorum.. Her kadın kocasıyla aynı evde yalnız olmak ister ama birinin benim annemi-babamı istememesi demek; beni de istememesi demek..
- Çok iyi anlaşsak da cicim ayları denilen aylar bittikten sonra mutsuzluk baş gösterecek..Haliyle yakındaki olmaz.. Olmaz işte...
Ben, daha önce, gezerken böyle şeyleri düşünmezdim.. Elimi cebime koyar, içimden türkü mırıldanırken, yanımdan gelip geçen hatun kısmına bakar, kafaya birşey takmamaya çalışırdım.. Artık böyle ciddi ciddi konuları düşünür oldum.. Haliyle başım ağrıyor, uyku tutmuyor..
Hayatan elimi-ayağımı çeksem.. Günübirlik yaşasam.. Kimseyi dert etmesem..
Niye büyüdüm ki ben..?
10 Yorum:
Sanırım daha önce gerçekten çocukmuşsun şimdi büyümüş ve gerçekleri görmüşsün. Evet, niye büyür ki insan..? Bende çok sordum bunu kendime ama bir şey değişmiyor uğraşma boşa. Ama büyümüşsek vardır bi hikmeti ilahisi. Hayat öyle bir bilmece ki çözdükçe dolaşıyor hatta bir kedinin oynadığı ip yumağı da diyebiliriz ona uğraştıkça karışıyor. "Hayattan elimi-ayağımı çeksem.. Günübirlik yaşasam.. Kimseyi dert etmesem.." Bunu yapmak için vurdumduymaz olmak lazım ama hayat penceresinin perdesini sıyırıp pencereden her şeyi görmeye ve anlamaya çalışan biri için çok zor. Sevgi de senin çırpınmanla gelmiyor kapına o geleceği varsa geliyor ve seni olduğun gibi kabul ediyor. Fazla irdeleme, fazlada gevşeme sadece Allah'a güven o en güzelini bilir diyorum.
Balık ekmek yapmışsın ohh ne ala insan bi davet eder nerdeee o günler eskiden misafire hürmet vardı kalmamış azizim kalmamış :)) Ayy biri mi demişti bu lafı sanki tanıdık geldi:))
ahh aah aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık..:s İnsan kalakalıyor, ne desin nasıl yol göstersin bilemiyor:( olmuyor büyümeden de işte.. dilerim bu ikilemlerinin biteceği mutlu huzurlu olacağın günler de gelip bulur seni inşallah..
"su akar,yolunu bulur.!" demişti bir gün bir arkadaşım.o sözü duyduğumdan beri layıkı ile kafamı takamıyorum aklımdaki sorulara.herşey öyle bir yoluna giriyor ki zamanla.dileyelim de hayırlı olan kısmet hangisiyse aklın mantığın,duyguların seni ona götürsün...su aksın yolu bulsun mutluluk kalbine çöreklensin...
allam ya güldürdün valla.
bi kereee, o künefecinin adını söleseneee.
sona, sirkeciye inince hacı mustafada tatlı ye meydanda.
bi deee, yalnızlık ne güzel bişi yaaa.
yorma kafanı böle şelerle yaa.
:)
Hamiyet Akan ;
Sevgi için çırpınan biri değilim.. Sadece gelenlere "eyvallah" deyip boş köşede misafir edemiyorum.. Düşüncelere dalıyorum hepsi bu.. Hem biliyorum, ben ne yaparsam yapayım; hakkımda bir karar verilmiştir ve en hayırlı zamanda Allah hakkımda verdiğin kararı uygulayacaktır.. Benimkini kalbim kadar beyaz sayfada yazı yazma çabasıdır sadece..
Öte yandan, sayın hanımefendi, benim cümlelerimi bana karşı kullanma.. Misafir olan benim bir kere..
bir hayal kur ;
Demek ki biz, ne aşağı tüküreceğiz ne de yukarıya.. Hem niye tükürüyoruz yahu.. Yutkunalım olsun bitsin:)
( Yol göstereceğin bir durum yok yahu.. Öylesine yazılmış cümleler.. Yazı alanı kurgu alanı olduğu için kurgulayıp kurgulayıp duruyorum.. )
Kelimelerle Dans ;
Senin arkadaşın seni kandırmış.. Tamam onu senin arkadaşın söylemiş olabilir ama senin arkadaşından çokkk önceleri söylenmiş o söz.. Bu sebeple "ata sözü" diyorlar.. Ne kandırıkçı arkadaşların var yavrucuğum senin yaaa.. Ben mi söyledim nedir:)
deeptone ;
Hayır şimdi sen niye güldün anlamadım ki.. Ben de burada "ne hüzünlü yazı yazdım, ne karamsarım" falan diyordum kendi kendime.. Az sonra "uçak düşüyor, birkaç saniye sonra öleceğim" desem, kalkıp halay çekeceksin deeptone :) (Allah gülümsemeni daim etsin.. )
Aslında orası künefeci değil.. Sanırım seyidoğlu tatlıcı idi.. Kadıköy'de, tiyatronun karşısındaki sokakta, camii ile Yapı Kredi'nin arasında kalıyor.. Künefe 7 lira, çay 2 lira:)
Söylediğin Hacı Mustafa'ya gittim mi bilmiyorum ama eğer meydanda ise kesin gitmişimdir.. Sanırım sen Tren garının karşısındaki Akbank'ın yanındaki tatlıcıyı söylüyorsun.. Eğer orayı söylüyorsan, yemişliğim var orada..
Yalnızlık her zaman değil de zaman zaman güzel elbet.. Haa ama kalabalık içinde bile kendini yalnız hisseden biri olarak bu yorumu ne kadar doğru yaparım onu da bilmiyorum..
senin kadar kandırıkçı olmasın,zor durumda pek avutucudur kendisi.bilir benim ruhuma nasıl dokunulur da susturulur:) ata sözü olduğunu biliyorum ayrıca ama ben o arkadaşımdan duydum o yüzden demişti dedim.ilk söyleyenin o olduğunu söylemedim kii:)
Yav git kendine yalan söylemeyen, kandırıkçı olmayan, özü-sözü bir olan arkadaşlar bul.. Nerden buluyorsun böyle başkalarının sözlerini çalan insanları bilmiyorum:)
ama gezmen yorgunluğun sona da sölediklerin sevimli geldi de güldüm kii. gülmem alay anlamında filan değil haa bak. bana bu yazın hüzünlü gelmedi hiç. belki de senin hüznün sevimli o zaman.
kadıköyde seyidoğlu tamam.
hımmm. yakında akbank mı vardı ya bak bilemedim şimdi onu ama 150 yıllık filan tatlıcı işte, yokuştan inerken orda işte. yukardan topkapıdan gelirken.
yalnızlık bence her zaman güzel ama. ben yalnızlık düşkünüyüm ya. daima yalnızım iş saatleri dışında. kalabalık içinde hani yalnız hisseder insan kendini evet biliyorum bu duyguyu ama bak tam bir yalnızım, katıksız ama yalnız hissetmem ki kendimi hiç. yalnızlık bi seçim bence bak. kendin istersen yalnızlık pek keyifli yaw.
şu kültür şeyine takma kafanı ama ya. kitaplar, müzik sinema ve yabancı dil. en büyük meraklarım. yani zamanımı bunlara veriyorum. insanlar yerine kitapları yeğliyorum. sürekli okuyorum. nerdeyse gecede bir kitap bitiriyorum. bu da bi seçim işte. ama ben de sanat kültür, bunun dışında hiçbişi bilmem ki.
:)
Allah hakkında hayırlısını kalbine göre versin.
Sayın Beyfendi, kullanmayız al kelimlerini beyaz sayfanda kalsın:)
Yahu sen misafirsinde biz neciyiz acaba..?
deeptone ;
Kendim gibi hüznüm de sevimlidir:)
Yalnız bir seçim olunca keyifli oluyor da kalabalık içinde insan kendini yalnız hissederse, o keyiften pek bahsedilemiyor deeptone.. Dedim ya; sanırım ben hep bardağın boş tarafını gördüğümden, belki kendimi öyle hissediyorum.. Belki yalnız falan değilim de öyle olduğumu varsayıyorumdur..
Ayrıca "Gecede bir kitap bitirmek" sana hayran olmaya sebep yeter de artar bile..
Hamiyet Akan ;
Allah hepimizin hakkında en hayırlısını ve güzelini versin..
Yalız görüyorum ki; daha ikinci üçüncü yorumlaşmada "al mektuplarını, ver mektuplarımı" moduna geçtik:)
Ayrıca sen, benden önce blogspot'a geçtiğin için bana göre ev sahibesisin.. Ben de misafir..
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.