Yağmur var Şehr-i İstanbul'da.. Ancak soğuk değil hava..
Karanlık çökmüştü ben
işten çıkarken.. Eve gidemedim.. Ayaklarım eve götürmedi bir türlü..
Oysa gitmek, televizyonun karşısına geçip, üzerime battaniyeyi alarak,
uyumak istiyordum.. Ayaklarıma ve ruhuma bir türlü söz geçiremedim..
Önce otobüse bindim,
sonra metrobüse.. Niyetim Kadıköy'e gitmekti; Mecidiyeköy'de indim..
Yağmur, artık yağmıyordu.. Hava, serinliğini ve güzelliğini hâlâ
koruyordu.. Mavi kot pantolon, üzerinde pembemsi bir gömlek, üzerinde
siyah bir mont, kafamda şapka; ellerim montun cebinde, hafif kambur bir
halde yürümeye başladım.. Her yağmur sonrası olduğu gibi trafik durma
noktasına gelmişti.. Hareket etmeyen arabalara inat, insanlar
koşuşturuyorlardı.. Ben, ağır adımlarla, sağa-sola, hareketli insanlara
baka baka Cevahir'in önüne kadar geldim.. İçeri girip Mc Donalts'tan
hamburger yemek için niyetlenmiştim ama ayaklarım ve ruhum inat etmişti
bir kere; kapalı bir alana girmek istemedim..
Harbiye'ye doğru
yürümeye başladım.. Biraz yürüyecek, yorulursam geri dönecek,
Mecidiyeköy'deki simitçilerden birinde bir çay içeçek, sonra metrobüse
binip eve gidecektim.. Plânım ve niyetim belliydi.. İçten içe türküler
söylüyordum.. Kendi kendimle konuşuyor, hâyâller kuruyordum..
Kendime geldiğimde
Harbiye'yi geçtiğimi farkettim.. Geri, Mecidiyeköy'e dönmektense,
Taksim'e geçip, Taksim'de bir tur attıktan sonra Eminönü'ne gitmeyi,
orada bir balık-ekmek yemeği ve sonrasında otobüse binip eve gitmeyi
plânladım.. Az da olsa yorulmaya başlamıştım ama balık-ekmek ikilisinin
hâyâli bile yorulmamam gerektiğini söylüyordu bana..
Ellerim montun cebinde,
hafif kambur yürümeye devam ediyordum.. Taksim, çok da kalabalık
değildi.. Haftaiçi olması ve havanın kapalı olması, Taksim'deki insan
kalabalığını dağıtmıştı.. Yine koşanlar, sohbet edenler, kahkaha
atanlar, etrafa bakanlar, yavaş yavaş yürüyenler vardı ama görmeye
alışık olduğum kalabalık yoktu.. Veya ben, insanları görmezden gelen bir
yapıya sahip olmuştum..
Taksim Meydan'dan,
aşağıya doğru yürürken, sen geldin aklıma.. Mecidiyeköy'den Taksim'e
kadar yürürken de sen gelmiştin aklıma ama Taksim'de daha bir belirgin
oldun.. Daha iki hafta önce, şimdi yalnız yürüdüğüm o caddede, beraber
yürüyorduk.. Koluma girip, yanımızdan geçen insanlara aldırış
etmeksizin, çok da sesli olmayan bir ses tonuyla benim için şarkı
söylemiştin.. Ne güzel de söylemiştin.. Beni nasıl da mutlu etmiştin..
Dün akşam, benimle
buluşmak istedin de, hani ben bir bahane buldum ya, seni düşününce
buluşmadığım için pişman oldum.. Kim bilir, belki bir şarkı daha
söyleyecektin bana.. Seni böyle somut olarak düşündükten sonra, esasında
arayacaktım seni ama eve gittiğini, eve gittikten sonra da çıkmanın zor
olacağını bildiğim ve biraz da kendimi ağırdan satmak istediğim için
aramadım seni.. Hoş, sen bu yazıyı okuduktan sonra ben kendimi nasıl
ağırdan satacaksam..!
Velhasıl-ı kelam seni
aramadım.. Ve evet dün de buluşmamak için bir bahane buldum.. Çünkü
korktum.. Bana şarkı söylemen o kadar güzeldi ki; bir korku girdi
içime.. Sebep sorma Allah âşkına; ne bileyim işte.. öyle..
Mc Donalts'tan sıcak bir
çikolata aldım.. İçe içe Eminönü yoluna koyuldum.. Hava, güzelliğinden
hiç bir şey kaybetmemişti.. Yağmur yağmıyordu ama her an bardaktan
boşalırcasına yağacakmış gibi duruyordu.. Galata Köprüsü'ne geldiğimde,
artık iyiden iyiye yorulduğumu hissettim.. Malum, senin de dediğin gibi
'artık genç değilim'.. Tarihi Eminönü Balıkçısı'na gidip balık-ekmek aldım.. Balığı tuzladım.. Biraz limon suyu sıktım.. Sonra
hemen ön tarafta olan turşucudan, sade turşu suyu aldım.. Sonra yemeğe
koyuldum..
O balık, o turşu suyu, o
Eminönü, o Taksim, o Mecidiyeköy, o Şehr-i İstanbul o kadar güzeldi ve
yağmurlu hava, o güzellikleri, o kadar bütünleştiriyordu ki; en son
böyle duygusal bir yürüyüşü ne zaman yaptım, hiç hatırlamıyorum.. Biraz
düşünmeye, hâyâl kurmaya, plân yapmaya, huzur aramaya ihtiyacım varmış
demek ki..
Hani "enerji depolamak" diye bir deyim var ya; ben, bugün, enerjiyi değil, her bir hücreme Şehr-i İstanbul'u depoladım..
..........................................................................
+ Şimdi ne yapalım biliyor musun.. ? Bana söylediğin şarkıyı beraber söyleyelim..
Ebru GÜNDEŞ'in Teşekkür Ederim şarkısını ruhumuza işleyelim..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.