Âșk Bakışı..

Bugün işyerinde bir arkadaş aile fotoğraflarını gösteriyordu.. Çocuklarının, eşinin, anne babasının, kardeşlerinin fotoğrafları.. Yaklaşık 15-20 fotoğraftı..

Bir fotoğrafta, arkadaş bir düğünde oynarken, eşinin ona bakışı çekilmişti.. Özellikle poz verilmemiş, doğal bir fotoğraftı.. 

Fotoğrafla ilgili şeyleri öyle çok betimleyip, duygusal cümleler kuracak değilim ama inanın bana bu öyle bir fotoğraftı ki, karısı öyle aşk dolu bakmıştı ki, tüm hayatım boyunca o bakışın çeyreği kadar dahi sevgiyle bakanım olmadı.. Kıskançlık yapmıyorum, hatta inanın bana, onların adına çok mutlu bile oldum... Ancak o bakışı bir görseydiniz, kadının aşkının fotoğrafa nasıl yansıdığını anlayabilirdiniz.. "5 saniyelik bile olsa, öyle bir bakış için bu dünyanın kahrı çekilir" diyeyim, varın gerisini siz anlayın.. 

Ömrüm, birkaç saniyelik bile olsa böyle sevgi dolu bir bakışı aramakla geçti.. Ben ömrüm boyunca o bakışı bulamadım vallahi.. Bulabilene bu hayat bayram olsun.. 



Alışık Değilim..

Haydaaa.. N'oldu ya..? Beni bugün niye mutlu ettiler ki..? Başıma kötü bir şey mi gelecek yoksa..?



Saç Ekimi..

Bazı şeyleri çok basite alıyoruz biz.. Bir konuya, ya çok fazla değer veriyoruz ya da hiç önemsemiyoruz.. Konulara hakkettiği değeri veremiyoruz bir türlü..

Birkaç gün önce saç ekimi yaptırdım.. Öncesinde ne araştırma yaptım ne de soruşturdum.. Ben zannettim ki, gideceğim, iki-üç saat uzanacağım, olan yerden saç kökü alacak, olmayan yere ekecek, sonrasında çıkıp hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim.. Nerdee..!

Daha ilk başta kan testleri yapıp, ameliyat önlüğünü giyindirdiklerinde durumun vahanetini anladım.. Lokal anestezi için iğne ile kafamın her yerine enjekte edilen sıvının ne kadar yaktığını ve acıttığını bilsem, bu işe girişir miydim, şüpheliyim doğrusu..

Sekiz saatten fazla süren bir operasyon.. Uygun yerlerden uygun sayıda greft alınması, o alınan greftler için kafada kazı yapılması ve greftlerin ekilmesi işlemi.. Yaklaşık 8 saat uzanıyorsun ve kafanda ince bir işçilik yapılıyor.. O ara serum bağlanıyor.. Enjekte edilen sıvılarla birlikte kafandan kan akıyor.. Buna benzer bir sürü detay var..

Saç ekimi zannettiğimiz şey aslında doku nakli olan bir ameliyat işlemi.. İşlem sonrası çeşitli ilaçlar; antibiyotikler, ağrı kesiciler, ödem attırıcılar.. Sonrasında 6 aylık bakım setleri; özel şampuanlar, vitaminler... Yaklaşık 1 yılı bulacak özel ilgi alanı.. En fenası ise uykusuz birkaç gece.. Zira kafanın bir yere değmemesi lazım ve kafanı sabit tutarak dik uyuman gerekiyor.. Bu uyku durumu bile insanı pişman eden bir husus.. Uykusuzluk gerginliğe ve strese sebep oluyor.. "Ne için bu eziyet..?" diye soruyorsun kendi kendine.. Sonuçta sağlık için değil de, keyif için yaptırdığın bir şey.. Keyif sürmek için bu eziyete gerek var mıydı, sürekli onu düşünüyor, günlerce eve hapsolmuş, sıkıntılı ve maddi külfeti fazla olan böyle bir işe kalkıştığın için kendine kızıyorsun..

... Yani cahilliğimizden olsa gerek, bazı şeyleri çok basite alıyoruz.. Bilmiyor, araştırmıyor, incelemiyor, olayın ciddiyetini kavrayamadan atlıyoruz üstüne.. Hoş, bilsek yapar mıyız, o da şüpheli.. Belki de bilmemek en iyisi.. 

Her neyse.. O kadar ihtiyaç sahibi varken, bencillik yapıp kendi keyfimi düşündüğüm için affet Allah'ım.. Bu kadar parayla birkaç ihtiyaç sahibi aileyi mutlu etmek varken, kendimi düşündüğüm için affet Allah'ım.. Verdiğin sağlığın ne kadar kıymetli olduğunu bilmediğim ve şükürsüz geçirdiğim günler için affet Allah'ım.. Verdiğin her nefes ve her nimet için şükürler olsun Allah'ım..

............... 

* Her sıkıntılı ve önemli günde olduğu gibi bu sıkıntılı günlerde de sürekli arayan, soran, araştıran, kahrımı çeken, destek veren, elinden geldiği kadar yardımcı olmak için didinen ve bir kez daha ne kadar iyi yürekli bir insan olduğunu hissettiren sevgili Duygu'ya teşekkür ederim.. (Yıllar sonra bu yazıya denk geldiğimde, onun ismini anmamıș olsaydım, şu birkaç gün içinde verdiği desteğe haksızlık etmiş olurdum.. Bu sebeple kişisel tarihime dipnot düşmek istedim.. Bin yaşa sen e mi..! ) 


..

 Ben mi..?

Ben, hiçbir zaman sahip olamayacağım bir hayatın hâyâlini kuruyorum.. 


Var Mıyım, Yok Mu..?

Bir karar versen keşke.. Benim gibi biri, gerçekten var mı, yok mu..? Varmış gibi davranıp yok sayman, bu kadar önemsizleștirmen, seni her gün görmeme rağmen beni hiç görmemiş gibi davranman hayatımı alt üst ediyor.. Bir karar versen keşke.. Ya gitsen ya da hepten kalsan benimle.. Zira hayat böyle çekilmiyor.. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyorum.. Kendimi iyice değersiz hissettiriyorsun..

Hoş.. Bu cümleleri kurdurduğuna göre zaten değersiz biri olmuş oluyorum ya, neyse.. 


Yapmam Deme, Gün Gelir Değişir, Saç da Ektirirsin..

Değişiyor insan.. Zamanın akışıyla değişen her şey gibi insan da değişiyor.. Fiziksel değişimin yanı sıra ruhsal olarak da değişiyor.. Dün farklı düşünürken, bugün farklı düşünebiliyoruz.. Muhtemelen bugün düşündüğümüz ve hissettiğimiz şeyler hakkında yarın farklı düşüneceğiz.. "Değişmeyen tek şey değişimdir" cümlesi, insan için en doğru şey olsa gerek.. Madem hemen her konuda değişim bu kadar kaçınılmaz bir olgu, o zaman bir şeye körü körüne bağlanmak da mantıksız..  Bunun gibi bir kişiyi veya bir şeyi sonsuz sevmek ve/veya sonsuz nefret etmek de gereksiz.. Hayatta her ân, her şeyin olabileceğini bilip ona göre adım attığımız gibi, her düşüncemizin de farklılaşabileceğini düşünüp ona göre mutedil davranmak daha doğru.. 

Neden anlattığım bu kadar şeyi..? Çünkü iki sene önce "Ne gerek var, ne saçmalık..!" dediğim şeyi yapmaya niyetlendim..  Yıllardır aile bireyleri ve işyeri arkadaşlarım, "Saçın çok seyrek, iyiden iyiye kel oluyorsun, hazır gençken ve fiyatlar uygunken saç ektir" diyorlardı.. Ben ise "Ahım gitti vahım kaldı.. Surat desen bakılacak gibi değil.. Her yerim yamuk-yumuk.. Saçım da olmayıversin.. Saçım olsa da olmasa da kimsenin beğeneceği yok.." deyip saç ekimine karşı çıkıyordum.. Hatta çoğu zaman bana saç ekimini teklif edenlere "Daha neler..! Hayatta yaptırmam.." demişliğim çok vardır..

Sen, bir konu için "asla" deyiver de gör; hayat ne yapar eder sana tükürdüğünü yalatır.. "Yapmam" dediğin şeyi yapar, "gitmem" değin yere gidersin.. Ben de "hayatta yaptırmam" dediğim saç ekimi için yarın operasyon geçireceğim.. Gerçi detaylarını pek bildiğim konu değilmiş meğer.. Bilsem yaptırır mıydım, şüpheliyim doğrusu.. Ben "Bir yere uzanacağım, birkaç bin adet kök alıp kafama ekecekler ve birkaç saat sonra hayatıma devam edeceğim" sanırken, epeyce teferruatı olan, kan tahlillerinden başlayarak lokal anestesi ile devam eden, yaklaşık 8 saat süren, ağrısının sızısının bol olduğu, 1 hafta banyo yapamayacağım, 1 gün dik uyumam gereken, 8 ay kadar devam edecek bir süreç olduğunu; "saç ekimi"nin aslında cerrahi bir operasyon olduğunu öğrendim.. Hayatımdaki her yeni şey için "ne gerek vardı ya..?" deyip kendime kızdığım gibi, şuan saç ekimi konusunda da kendime kızıyorum.. Bakalım sonuç ne olacak.. Yarın ola, hayrola..

Demem o ki, sahiden bir şeye bağnazca bağlanmak mantıksız.. Daha yumuşak bir karakterde, daha pozitif düşünceler içinde olmak gerekiyor.. Akıntıya karşı gelemiyorsun her zaman.. Hayat sadece "siyah" ve "beyaz"dan ibaret değil.. Gün geliyor farklı düşüncelerin, farklı beğenilerin, farklı hislerin, farklı renklerin içinde buluyoruz kendimizi.. 

O sebeple iyi bilmek gerekiyor ki ;

İnsan fani.. Düşünceler fani.. Beğeniler fani..

Tek gerçek var hayatta : Hûve'l bâki.. 


........ 

Ertesi gün dipnot :

Hastaneyi su bastığı için saç ekimi iptal edildi.. 

  


Öyle Bakma, İncinir Ruhum..

Bana öyle bakma n'olur.. İnan benim de bir ruhum var.. Öyle bakınca sen, inciniyor ruhum.. Normal bak bana.. Normal konuş, normal davran.. Ben yokken yanında, normal bahset benden.. Bana öyle bakma n'olur.. 




Alıntı..


 


Dengi Dengine..

 Bugün, daha önce instgramdan tanıştığım ve ortak bir derdi paylaştığım biri şöyle dedi :

"Peki, ona da haksızlık değil mi? Bir ömür boyu seninle olacak diye, herkese açıklama yapmak zorunda kalacak, hep seni savunma ihtiyacı hissedecek? Bir erkeğin kollarında huzur bulayım derken, ömür boyu sana dadılık ederken bulacak kendini? Ona yazık değil mi? Sence bu ona haksızlık değil mi? Davul bile dengi dengine be adam! Biliyorum, yaşadım, bunu kalbimiz bir türlü kabul etmiyor, umut etmek istiyoruz ama sahiden bu kötü dünyada, davul bile dengi dengine... "


"Ah Keşke"n Olacağım..

 Yâr, "gitme" demedim mi..? "Gidersen sen orada eksik olursun, ben burada yarım kalırım" demedim mi..? "Sensiz türkülerin, güzel filmlerin, güneşli havanın, yağmurdan sonraki toprak kokusunun, gülsuyu kokan duaların, yeni doğmuş bebeğin kokusunun, deniz kenarında yapılan kahvaltıların, tomurcuklu çayın, yazılan satırların, uydurulan cümlelerin bir anlamı olmaz" demedim mi..? 

Ne oldu şimdi..? Sen, bensiz hayatta tutunma çabası içindesin, ben zaten hepten bir başına kalıverdim.. 

Sen de biliyorsun, içindeki o boşluk hissi hiç geçmeyecek.. Kısa süreli mutluluklar yaşayacak, bazı olaylardan tatmin olacaksın ama esas itibariyle ömrünün sonuna kadar hep bir boşluk içinde yaşayacaksın.. Sen de biliyorsun, ilacın benim, o hırçın ruhunun ve sonsuz düşüncelerinin limanı benim.. Sen de biliyorsun, senin için huzurun kaynağı benim.. Buna rağmen "ailem" dedin, "çevrem" dedin, "mevkiim" dedin ve gittin.. "Gitme" demedim mi sana..? Yâr, ben sana "gitme" demedim mi..?

...

Bir gün vazgeçeceğim senden, bunu bil.. Yine aklımda, gönlümde, kalbimde, ruhumda, cümlelerimde sen olacaksın ama iyi bil ki vazgeçeceğim senden.. Seni ruhuma gömecek ve kalbim yerine mantığımı dinleyerek hayata farklı adımlar atacağım.. Sen de kendi hayatına dalacaksın; belki hiç aklına getirmeyeceksin beni.. Mutlu olduğun günlerde umursamazca yaşayacak, mutsuz olduğun günlerde "ah keşke" diyerek beni hatırlayacaksın.. Benimle bir ömür geçirmenin nasıl olacağına dair içinde hep bir merak olacak.. Üzülünce ben olacağım hâyâlinde, mutlu olunca sıradan bir insandan farkım olmayacak senin için.. 

...

Yâr, çok doldum bilesin.. Kendimi ifade edemeyecek kadar, bir cümle bile uyduramayacak kadar çok doldum.. Ruhum doldu taşıyor artık.. Ben, bana sığamıyorum sanki.. Ne verdiğim değeri görebiliyorum senden, ne uzaklardan kokunu hissedebiliyorum.. Varken, varlığına hasret kaldım.. Yanımdayken bile sana hasret oldum.. 

Şimdi sen uzaklarda... 

Ben hâyâllerde... 

Hâyâli bir sevgiliye... 

Yarım kalan cümlelerle...

Yâr, ne demek istediğimi anladın işte.. 


En İyisi Ev..

Evde bunalınca dışarı çıktım.. Önceden sokak sokak Şehr-i İstanbul'u așındıran ben, şimdi yalnızlığa dayanamadım.. 

Kadıköy'e geldim... Kendimi yalnız hissettim.. Vapura bindim, eve dönüyorum..

Dedim ya, bu hayat büyük geliyor bana.. Çok büyük.. 


Sevilmeye Muhtacım..

Ruhum aç... Hem de çok aç..

Ruhumu tatmin edemiyor hiç kimse.. Hep bir boşluk, hep bir tamamlanamamıș olma hissi.. 

Ben de çok sevemedim belki ama sevilmeye çok muhtacım.. Şöyle gerçekten, gözü hiçbir şeyi görmeden birinin beni sarıp sarmalamasına, "șșș tamam, artık ben varım" demesine muhtacım..



Kahkaha..

Bir zamanlar kahkaha atarak gülerdik.. Şimdi tebessüm etmeye hasret kaldık.. Çevremde, kahkaha atarak gülmemi sağlayacak kimse yok.. Herkes somurtkan, karamsar, yüzü asık.. Anlaşılan o ki, biz bu hayata uyum sağlayamadık..