Kadıköy'ün Gözyaşları..

     Kadıköy sokaklarında yürüyorum..

     Haldun Taner Tiyatrosu'nun önündeyim.. O kadar çok yorulmuşum ki, kaldırım taşına oturuyor, ayağımı yola uzatıyorum.. Bir veya iki metre kadar önümden, arabalar geçiyor.. Yorgunum.. Sıcak bir günde, dere kenarında ayaklarımı suya uzatmış gibi ayaklarımı uzatmışım yola.. Tehlikeyi düşünemiyorum.. Korkmuyorum.. Ölüm korkusunu, acı çekme korkusunu yıllar önce bıraktım bir köşe başında..

     Kadıköy ne kadar güzelleşmiş böyle.. İnsanlar alımlı, nazik, sevecen.. Yanı başımdan geçen kim varsa koşuşturuyor.. Martılar insanlara uymuş çığlık çığlığa haykırıyor.. Keza arabalar da öyle.. Kadıköy'ü, Kadıköy'deki bu insanları, vapuru, denizi, martıları, zorla çiçek satmaya çalışan çiçekçi kadınları; ilk kez görmüş gibiyim..

     İşyerim Kadıköy'de değil miydi..? Her sabah, şuan oturduğum kaldırımdan yürümüyor muydum..? Bu insanlar, arabalar ve hatta uçuşan martılar; dün ve önceki günlerde hiç mi denk gelmediler bana..? İlk kez mi yürüyorum Kadıköy sokaklarında..?

     Hayır..!

     Hayatım Kadıköy'de geçti benim.. Biliyorum bunu.. Ben burada yaşıyorum.. Bu sokaklarda nefes alıyorum.. Biliyorum.. İyi ama Kadıköy ne zaman bu kadar güzelleşti..? Ne zaman bu insanlar nazik ve saygılı oldular..? Ne zamandan beri martı sesleri ve araba kornaları, gürültü çıkarmayıp da şarkı söyler oldular.. ? Ben yıllardır neredeydim.. ?

     Acaba Moda Sahili de değişmiş midir..? Hayır <Çocuk>, değişmez..! Niye değişsin..? Daha dün Moda'da denize bakıp da çay yudumlamadın mı..? Kadıköy değişip güzelleşti diye Moda neden değişsin..?

     Elele bir çift geçiyor arkamdan.. Kız gülümsüyor.. Sıkı sıkı tutmuşlar birbirlerinin elinden.. Peşlerinde uzun entarili, çiçekçi kadın.. Gençlere çiçek satmaya çalışıyor.. Gençler kadını görmezden geliyor.. Acaba ne zamandan beri çiçekler âşk uğruna pazarlanıyor..?

     Yayalar için yeşil ışık yanıyor.. Yirmiden fazla insan, karşılıklı olarak yer değiştiriyor.. Bu insanlar, bu sıcakta, nereye gidiyor..?

     Karşı kaldırımda hamile bir kadın; yedi aylık, belki sekiz.. Benim bulunduğum tarafa geçmek için gözleri yolda, arabaları kolluyor.. Yanında kimse yok.. Otuzlu yaşlarda..

     Ah erkekler.. ! Ah salak erkekler.. ! Kadınlar en çok hamile iken aldatılıyormuş.. Oysa dünyanın en güzel kadınlarıdır, hamile kadınlar.. Yalan yok; ben, ilk kez, kadınıma, kadınım hamile iken âşık olmuştum.. Çocuğumuz doğduğunda ise, gözüm kadınımdan başka hiç kimseyi görmez olmuştu.. Doğum yaptıktan bir kaç saat sonra gidebildim yanına.. Uyuyordu.. Bembeyaz yatağında, nur saçıyordu etrafa.. Dolgun yanakları, süt dolu göğüsleri ile derin derin nefes alıyordu.. Oğlumu, Ali Turan'ı, kucağıma ilk aldığımda, yıllardır ağlamadığım kadar ağlamış, gözyaşlarımı oğlumun yanaklarının üzerine akıtmıştım.. Oğlumun üzerine damlayan her gözyaşı, beni kadınıma, oğluma ve hayatta bana ait olan ne varsa ona bağlıyordu.. Kadınımın yastığında ve oğlumun kundağında birer nazarlık vardı.. O nazarlıklar, hâlâ evimin girişinde çakılıdır duvara..

Allah'ım.. !
Yıllar geçti.. !
Dayanamıyorum.. !
Güç ver.. !

Oğlum nerede şimdi.. !
Kadınım nerede.. !
Nazarlıklar, neden duvara çakılı kaldı öyle.. ?

     Ben, nasıl sevebilirim Kadıköy'ü.. ? Ben, nasıl sevebilirim arabaları, martıları..? Ben, nasıl ihanet ederim kadınıma, oğluma..?

Bağdat Caddesi..
Arabalar..
Kadınım..
Oğlum..
Kaza..
Kan..
Hastahaneler..
Gözyaşları..
Cenazeler..
Psikologlar..
Ağlamalar..
İsyanlar..
İntihar girişimleri..
Gözyaşları..

Yıllar geçti..
Yıllar..
Allah'ım sabır..!
Allah'ım sabır.. !

0 Yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.