Ölümsüzlük..

Herkese mâlolmuş bir şiirin, şarkının veya türkünün sizin için yazıldığını düşünsenize... Çok güzel bir şey bence.. Tam olarak ölümsüzlüğün kanıtı bu..


Sağlıksız Yürüyüş..

Neredeyse her akşam, yaklaşık 2 saat yürüyorum.. Daha 10 gr bile zayıflamış değilim.. Boşu boşuna yürüyüş yaptığım yetmezmiş gibi bir de tüm gün hâlsizlikten hareket edesim dâhi gelmiyor..

Yürüyüş yerine şöyle büyük boy kokoreç yesem daha faydalı bence..




İnsansız Günler..

İnsanlara dayanamıyorum.. Hem de hiç kimseye.. Sese, gürültüye, kargaşaya, insanların nazına, kinine, dedikodularına..

Sonsuz sessizlik, sonsuz sorumsuzluk, sonsuz kimsesizlik istediğim zaman dilimindeyim.. Çevremde sadece emirlerime "tamam" diyecek robotlara ihtiyacım var benim.. 

Çevremde tek bir olumlu veya beni gülümsetebilen insan yokken, n'olur insanları uzak tutun benden..



İnsansız İnsan..

Gerektiği gibi çocuklara bakan, onlarla ilgilenen, sevgisini sınırsızca veren, bir oyunu onlarca kez sıkılmadan oynayabilen, çocukların şen kahkahalar atmasına vesile olan insanlara madalya versinler.. 

Zira bu durum, dünyanın en zor işlerinden biri ve ben bunu kesinlikle başaramıyorum.. Sadece çocuk için geçerli değil, ben insanlara da gerektiği ilgiyi veremiyorum..

Ben bu hayata yalnız kalmak için gelmişim sanırım..


Kaybedenlerin Gıpta Ettiği İnsanlar..

 Bazılarının dünyalar kadar derdi vardır.. Maddi ve manevi sıkıntılarla boğuşuyorlardır ama hayata hep olumlu bakar; güler, sohbet eder, etrafına neşe saçarlar.. İnsanlar bu kişilerle iletişim kurmak için sıraya girer, onların mutluluğundan faydalanmak isterler.. Böyle insanlara nasıl gıpta ediyorum bir bilseniz... 


Biz öyle miyiz..? 


Elimize iğne batsa, dünya yok olmuş gibi davranır, hayattan zevk alamaz, hayatı kendimiz ve çevremiz için çekilmez kılarız.. 

Bu sebeple, biz bu hayatta hep kaybedenlerden olacağız..



Korkusuz Taklidi..

 İşin doğrusu şuydu.. :

Erkek, köpeklerden çok korkuyordu.. 

Ama yanındaki kadın, minik kedi yavrusu ürkekliğinde öyle bir sarılmıştı ki erkeğin yamuk kollarına;

yürüyüş yaptıkları süre boyunca erkek korkusunu hissettiremiyordu.. 




Antropoz..

 Bu erkek cinsinin ergenliği kaç yüzyıl sürüyor..? Normal bir insan evladının baktığı gibi ne zaman bakabileceğiz hayata..? Ne zaman antropoza gireceğiz de kalbimizin var olduğunu hatırlayacağız..? Neden bu kadar hormonlarımızın esiri oluyoruz da tüm değerleri bir çırpıda unutuveriyoruz..? Neden olur olmadık yerlerde, olur olmadık şeyleri hâyâl edebiliyoruz..? Neden ruhumuzu bu kadar inkâr edip de bir parçacık etin tebâası olabiliyoruz..? 

Eriyoruz hanımlar beyler, kalbimizi unuttuk, ruhumuzu hapsettik; birkaç hormonun esaretinde eriyoruz..


Eşofmanlar Mutlu Olmasın Mı..?

Dün cuma idi.. Cuma günlerinin çok acayip bir coşkusu var.. Çalışma gününün sonu olması, ertesindeki iki günün tatil olması ve sorumluluk seviyesinin minumum olmasının bir coşkusu bu..

Dün, işten çıktım, eve geldim, dünya durdukça başımda durasıca anacığımın hazırladığı yemeği yedim, salona geçip en sevdiğim yer olan televizyon karşısındaki çekyata uzandım..

Ben çekyata uzandıktan sonra kolay kolay bir daha kaba etimi yerinden kaldıran biri değilimdir.. O kadar tembelimdir ki, yerimden kalkmamak için tuvalete bile çok sıkışmadıkça gitmiyorum.. Hatta bir aralar, altıma bez bağlamayı bile düşünmüşlüğüm vardır...

...Ama dün nasıl olduysa oldu, yürüyüş yapma isteği sardı ruhumu.. Dakikalar boyu tembellik damarımı ikna etmek için uğraştıktan sonra birden ayaklandım ve odama ilerledim.. Yıllar önce, bir gün spor yaparım diye aldığım giysileri aramaya koyuldum.. Yıllardır bir kez gün yüzü görmemiş, hâlâ bakir olan, hâlâ tayt giyinen hatun cinsiyle tanışmamış olan eşofmanlarımı bulmak kolay olmasa da dakikalar sonra nihayet dolabın alt tarafında buldum kendisini.. 

"Hadi hazırlan, milli olma zamanın geldi, yürüyüş yapacağız" dediğim ândan saniyeler sonra eşofman üzerimde yerini aldı.. Ben aldığım zaman geniş olan o eşofman, dar bir şekilde zorla oldu ama sonuçta oldu..

Evin yakınlarında olan, yaklaşık üçbin adımla gidilen yürüyüş parkına, yarı yolda yakalandığım yağmur sebebiyle donuma kadar ıslanmış bir hâlde vardıktan, o parkta da bin adım attıktan, eşofmanımla taytlı kadınların uzaktan da olsa tanışmalarına vesile olduktan sonra toplam yedibindokuzyüzyetmişsekiz adım atarak yeniden eve döndüm.. 

Yağmur ve ter sebebiyle her bir yerim ıslanmış, yıllardır yürümediğim için ayaklarımı ve bacaklarımı hissedemez bir hâle gelmiş olsam da eşofmanlarımı mutlu etmenin verdiği bir huzur var içimde.. 

Dün, o yürüyüş sebebiyle bir şey daha farketmiş oldum; eşofmanlarımın da tıpkı benim gibi taytlı kadınlara zaafı var.. Taytlı kadın gördükçe, daha bir mutlu adım atmaya başladı.. İşin kötü tarafı da artık milli oldu ve o zevki tattı ya, daha da tutamam onu evde.. Sabah akşam yürüyüş yapmak için gözümün önüne gelir durur.. Ben de ne yapayım, ara ara onu mutlu etmek için yürüyüşe çıkarırım artık..

Düşünün artık ne kadar harika bir insansam, herkesi mutlu ve memnun etmemin yanında, eşofmanları da mutlu etmek için uğraşıyorum.. Tü tü maaşaallah bana ya..




İşkembe Çorbası..

Abicim Allah âşkına, bu işkembe çorbasını nasıl içiyorsunuz ya..? Hani yine kelle paça çorbasını anlıyorum ve hatta seviyorum, gecenin bir yarısı kelle paça çorbası içmek için sokağa bile çıkıyorum ama işkembe çorbası nedir ya hu..! 


Kimsenin zevkine ve beğenisine karışamam ama o pis kokulu işkembe çorbasını içmek yerine, gidip tam ekmek arası kokoreç yesenize ya hu..


Saç Kesebilen Hatuna Teslim Ederim Kendimi..

 Evlenmeden önce kendinize bir sorun; "Ben, ömür boyu bu herifin saçlarını keser miyim..?"


Yazıyorum buraya, daha da berbere gitmem.. Ben zaten kendimi bildim bileli saçımı 3 numaraya vurduran herifim.. Zanaatkârlık gerekmiyor, uzmanlık gerekmiyor.. Bırak ustayı veya çırağını, kapıdan geçen adamı çağırsan, makineyi alır ve üç numaraya vurur.. Zaten saç diye bir şey de kalmadı.. Artık testesteron hormon seviyem hangi dağın tepesini aşacak kadar yüksekse, kafamın büyük kısmında saç yok.. Ee peki durum böyle iken, ben bu kadar saçsız ve gelişigüzel saçlarımı kestiriyorken, bre vicdansız, benim gibi cimri bir heriften 40 lira almak nedir ya..? Üstelik daha yirmi gün önce 30 liraya kestirmişken..!


Demem o ki, daha da berbere gitmem.. Anneme diyeceğim ki, beni istemeye gelen hatun kızımıza, iyi yemek yapabiliyor olmasının yanında, iyi saç kesme özelliğinin de olması gerektiğini vurgula..