"Yazmalısın. " dedi kadın, Gülhane Parkı'nda, harika bir manzara eşliğinde çay içerken..
Ne yazmalıyım, nasıl anlatmalıyım, bilmiyorum.. Yalnızım.. Yorgunum.. Ve sabırsız.. Ve yalancı.. Ve kötü niyetli.. Bilmiyorsunuz, hayat çok daha kötüleşti son senelerde.. Maalesef ben, temiz kalamadım tüm bu kötülüklerin içinde.. Hatırlar mısınız, bilmem, iki büyük silahım olduğundan bahsederdim her zaman.. Biri dürüstlüğümdü, biri sabrım.. Kalmadı kardeşim, kalmadı.. İnanın bana, saçlarım ağardıkça, ne eskisi kadar sabırlı olabiliyorum ne de yaşantımı dürüstçe sürdürebiliyorum..
Yanlış anlamayın, ne olur, kimseyi suçluyor değilim.. Yalnızlığım da benim suçum, çaresizliğim de.. En sevdiklerimi teker teker sırtlarından ben hançerledim.. Davaya ihanet eden benim.. Kalplerdeki Kâbe'yi yıkan benim.. Ettiğim yeminleri unutan, verdiğim sözleri tutmayan, sevdiklerimi kendimden nefret ettiren, gül suyu kokan duaları bedduaya çeviren, Leyla'yı Mecnun'a küstüren, bülbülü güle hasret bırakan, güzel bakışları kine dönüştüren, hâyâllerimi teker teker yıkan, sinirlenince karşımdaki insanı üzmek için yakan-yıkan, hissetmediğim şeyleri ardı ardına sıralayan benim..
İtiraf mı istiyorsunuz kardeşlerim..? O çocuğu öldüren benim.. O kadına tecavüz eden benim.. O genç kızın gelinliğini kana bulayan benim.. O adamın mezarını kazıyan benim..
Kardeşlerim..
Ben, kendimin katiliyim..
Kardeşlerim..
Ben, kendimin katiliyim..
"Peki." dedi adam, Eminönü'nde, tarihi balıkçıda balık ekmek yerken..
0 Yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.