Heyyy gidi hey.. Bir zamanlar Şeh-i İstanbul sokaklarında, gezerdim anlamsızca.. Şu hale bak ki, şimdi evin sabit bir eşyası gibiyim ve ayrılamıyorum evden.. Kendimi, bir kanepe olarak görüyorum, bazen bir yastık, bazen battaniye.. Kendimi sevdiğim ender zamanlarda, vitrinde olan ve kimsenin dokunmadığı vitrin süsü oluyorum.. Kendime kızdığım zaman ise tuvaletteki herhangi bir şey oluveriyorum..
Ya hu biz niye bir türlü mutlu olamadık..? Nedir bu tatminsizliğimizin sebebi..? Neden kalabalığın içinde olsak dahi kendimizi hep yalnız hissediyoruz..? Neyin eksikliği veya neyin fazlalığıdır bu durum..? Üzerimizde hep bir hüzün bulutu var.. Kendimizi o bulutla öyle bir sarıp sarmalamışız ki; o hüzün bulutu, bizim tenimiz oluvermiş..
Lodos şiddetli esiyor.. Rüzgârın Şehr-i İstanbul'u esir aldığını söylüyor haber bültenleri.. Dalgaların kabardığı, şiddetle karaya çarptığı görüntüleri gösteriyorlar.. Ruhum, o rüzgârda, sahil kenarında yürüyüşe çıkmak istiyor.. Birine, birilerine, "Haydi gel benimle! " demek istiyorum, çağıracağım hiç bir insanın yanında huzuru bulamayacağımı bildiğim için susuyorum.. Huzur bulacağımı düşündüğüm insanlar ise, benden çooookkk ama çok uzakta..
Ben, neden evdeyim hep..? Neden kanepeyim, neden yastığım, neden vitrin süsü, tuvalet kâğıdıyım..? Neden bir sahil kenarında, rüzgârın güzelliğini yaşayamıyorum..? Neden insanların yanında bile bu denli yalnız hissediyorum..?
Ne zamandı; ilk kırılma anı, hüzün bulutunu kendimize sarıp sarmalamamız ilk ne zamandı..? Beni rüzgârdan mahrum bırakan o ilk darbe kim tarafındandı ve ne zamandı..?
6 Yorum:
Yahu var işte öyle bir yalnızlık türü inan bana yani bu karantinadan dolayı değil,kalabalıkalr içindeyken bile var olan her şeyi yapabilecekken bile öyle bir yalnızlık var insanın içinde..
Allah'In ipine sımsıkı sarılın..
konuya farklı bir yerden bakıyorum ve bu yazının büyük bölümünü okurken,bir kitabın ön sözünü okur gibi hissettim.
gerçekten.
üç nokta koymalı ve devam etmelisin (.)
Allah'a teslim olmayı bir başarabilsem, hiç yalnızlık çeker miyim..? Ahh bir teslim olabilsem.. Ahh bir şeytandan ve nefsimden kurtulabilsem..
Hööö..? Bu mu kitap önsözü..? Sen bu kadar basit kitaplar okumazdın ama...
Basit oldugunu kim soyledi pardon? :) sorularla dolu olup, dusunduren yazilari severim.demek istedigim felsefi bir kitap degil. Bazen cok sade ama akici kitaplar da ruhu dinlendirmek icin birebirdir. Yahu niye anlatmaya calisiyorum ki, yaz sen yaz... Sen yaz biz okuyalim.
(cepten yazdigim icin harfler farkli cikti affola.)
Hangimiz cepten yazmıyoruz ki..? Zaten bu sebeple artık bu sayfada bile cümle uyduramaz oldum.. Cepten yazınca birkaç cümle ile derdimi anlatmaya çalışıyorum..
Ayrıca moral verici cümlelerine teşekkür ederim.. Bugünlerde İhtiyacım var doğrusu güzel sözler işitmeye..
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.