İsteksiz Kararlar..

İstemeye istemeye aldığımız kararlar ile dolduruyoruz hayatımızı.. Hoşumuza gitmiyor, kalbimiz elvermiyor ama hayat, bizi, bu kararları almaya zorluyor..


Aldığımız bu kararları, kalbimize bir türlü anlatamıyor ve çoğu zaman kararımızdan dönüyoruz ama yine hayat galip geliyor ve önceki kararımıza benzer yeni bir karar almak zorunda kalıyoruz..


Ben, binbeşyüzonyedi kez karar aldım.. Ve her defasında kalbime söz geçiremediğim için aldığım kararı bozdum.. Şimdi yeni bir karar daha aldım.. Ne zaman bozacağımı bilmiyorum ama kalbim şimdiden isyan bayrağını çekti bile.. Yine de bildiğim ve emin olduğum bir şey var ki; bu defa kalbimi değil de hayatın gerçeklerine uyum sağlamış olan mantığımı dinlemeliyim.. Aksi takdirde, çıkmaz bir yola girdiğim için kalbim bu durumdan çok daha fazla hasar alacak..


Yardım et bana sevgili karar.. Yardım et de bu defa seni uygulayabileyim.. Hiç değilse hayatımın bir minik anında, doğru bir iş yapmanın  tadına varabileyim.. Benim bu kararı uygulayacak kadar iradem yok; sen yardım et bana kararım; sağlam dur, yılma, yolundan dönme, beni yalnız bırakma..




6 Yorum:

Duyguların bedendeki merkezinin kalp, mantığın ise beyin olarak konumlandırıldığını düşünürüz. Kalp yaramaz bir çocuk gibidir. Koşar, düşer, yara alır, kalkar, tekrar düşer, tekrar canı yanar, yine de isteklerinin peşinden koşmaktan vazgeçmez. Meraklıdır. Her istediğini gerçekleştirmek ister. Sevinci, üzüntüyü, acıyı, heyecanı doruklarda yaşar. Yaşıyor olduğumuzu hissetmemize yol açar. Beyin ise deneyimli bir yetişkin gibidir. Mantıklı olanı savunur. Kurallar koyar, sebep-sonuç ilişkileri kurar, açıklamalar yapar, kalbin spontanlığını durdurmaya çalışır. Yara almamaya, “uygun” olanı seçmeye programlıdır.

Peki bu durumda hangisini dinlemeli, hangisini seçmeli? Bu sorunun cevabı aslında oldukça basit. Kalp ile beyin arasından sadece birini seçip diğerini yok saymaya çalışmak, benliğimizin yarısını çöpe atıp yarım bir şekilde yaşama devam etmeye benzer. Nasıl ki “elimiz mi daha önemli ayağımız mı” seçemeyeceğimiz gibi (ve de zaten ikisinden sadece birini seçmemize ve önemli görmemize gerek olmadığı gibi) sadece kalbimizi ya da beynimizi seçemeyiz çünkü seçersek yarım kalırız. Her ikisi de bizim çok temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için oradadırlar ve bizim ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışırlar. Sadece odaklandıkları ihtiyaçlar farklıdır. Örneğin biri “sevme” ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyorken diğeri “güvende olma” ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyordur. Ya da biri “heyecan duyma” ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyorken diğeri “sahip olduklarımızı kaybetmeme” ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyordur. Burada önemli olan bir ihtiyacımıza önem verirken diğerini yok saymamaktır. "Yine biraz uzun oldu idare edeceksin artık :) (gizem )

 

Gizem ;
sen böyle güzel yorum yap da varsın uzun olsun; şimdi olduğu gibi seve seve okurum..

Kalp ve mantığın var oluş sebebi, aynen anlattığın gibi.. En azından benim de inancım bu.. Her ikisini de kabul etmeli ve her ikisinin de dediğini yapmalıyız..Bu konuda da hemfikirim seninle.. Ancak ne yazık ki, ben kendimi bildim bileli kalbimin emrine uydum.. Mantığımı hep devre dışı bıraktım.. Her defasında pişman oldum ama kalbime emireri olmaktan vazgeçmedim.. yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum ama benim uygulamam bu yönde oldu hep..
Dilerim artık her ikisinin de emireri olabilirim..

 

Mantıklı olan tarafı düşün ve kalbini dinle ikisinin ortak bir noktası kesinlikle vardır, yanılmaz ve pişmanlık duymazsın o zaman.Kalp yaşamın aynasıdır unutma. (gizem )

 

Gizem ;
İkisinin ortak noktası yok ki.. Biri "A" noktasında ötekisi "Z".. Bir türlü ikisini yanyana getiremiyorum..

Ayrıca dur ya.. Ne öyle sürekli öğütvari, güzel güzel cümleler kuruyorsun.. !
Senin adın "Gizem" değil mi..? Eee cinsiyetin kadın değil mi..?
Senin hep kalbini dinlemen, mantığını devre dışı bırakman gerekmiyor mu..?
Bu öğütleri senin bana değil de, benim sana vermem gerekmiyor mu..? Eee niye rolleri değiştik..?

Ohh senin işin de kolay valla.. Sonuçta Gizem'li bir insansın.. Seni tanımıyorum.. E-günlük siten olmadığından takip de edemiyorum.. Haliyle senin hakkında bilgi sahibi değilim.. Dolayısıyla ben sana öğüt veremiyorum da senin maaşallahın var.. Olmaz.. Bu işe hemen bir çözüm bulalım.. Ya herkes cinsiyetinin özelliklerini taşısın ya da ben sizin cinsiyetinize geçiş yapıyorum hemen..
(Benden de çok çirkin bir kadın olurdu ha.. Ama gerçekten çok zilli bir şey olurdum)

 

Aksine biz hem kalbimizin hem de beynimizin bizim için “iyiyi” istediğini, kalple beyni birbirleriyle savaşan düşmanlar olarak görmek yerine her ikisini de “bizim için” çalışan dostlar olarak görebilirsek eğer aralarında bir uzlaşma sağlanması da mümkün olur.

Öğüt değil benim için doğru olanı ifade etmeye çalıştım sadece."Kalbine giden yolda mantığının iyi olan şeyleri hatırlatmasına izin ver engelleme,yaşadıkların değilde ya yaşayamadıklarından pişmanlık duyarsan ."Öğüt vermek değil de düşünceleri paylaşmak desek daha iyi olur ":)
E- günlük sitem vardı fakat yazmak yerine okumak daha iyi geliyor.(gizem)

 

Gizem ;
Senin kalbini bilmiyorum ama emin ol benim kalbim bana düşman.. İleride pişman olacağım işler yaptırıyor sürekli..
Ayrıca e-günlük sitesinin adını alayım hemen.. Kulağıma da söyleyebilirsin..

 

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.