Fethiye..

Hani "İstanbul'dan kaçmaya ihtiyacım var" demiştim ya; bu  mevsimde kaçılabilecek en güzel yere kaçtım ve gerçekten harika bir doğaya tanıklık ediyorum.. Ruhumun, böyle bir kaçışa ihtiyacı varmış..



"Seni Tanıyorum" Cümleleri..

"Seni çok iyi tanıyorum" demenin ve kendine bu konuda güvenmenin cümlesidir.. :

"Bilirim böyle değişik kokuları sevmezsin; gel kolonya dökeyim."

Sahiplenilmesi Gereken Kedicik..

İzne çıktım..

İyi mi ettim..? Etmedim..

Evde kimse yok.. Yemek yok.. Ekmek yok.. Temizlik yok.. Sohbet yok.. Hiçbir yere gidesim yok.. Hiçbir şey yapasım yok..

Biri beni evlatlık alsın ya.. Evlatlık alıp mirasına ortak etmek istemiyorsa; kedi, köpek, kuş, balık sahiplenir gibi sahiplensin beni..




Karne Parası Dolandırıcılığı..

Okullar açılınca aklıma geldi...

Genç nesil bilmez, bizim zamanımızda, karne vermek için okul yönetimi karne kâğıdının parasını isterlerdi..

Ortaokul çağında, okullar açıldıktan 2 veya 3 hafta sonra, Allah'ın rahmeti her zaman üzerinde olasıca babamdan karne parası istemiştim.. Rahmetli, oğluna güvenmiş olmalı ki, cebinden çıkardığı parayı vermişti..

Zannedersem aklı başına ertesi gün gelmiş olmalı ki, akşam yemeğinde, "Olaa it oğlu it, okullar yeni başladı, ne karnesi, ne karne parası? Sen de bizi mi yiyorsun ha" demişti..

Ben de "Aradan 1 gün geçti; 1 gündür bunu mu düşünüyorsun baba ya! " deyip kikir kikir gülünce; güya sinirlenmiş moduna yatarak, gözlerini iyice açıp, alt çenesini ileri çıkartıp, "Gülme laaa.. Eşşoleşşek.." demişti..

Hay kurban olduğum, sen ne güzel bir babaydın.. Seni, 36 yıl boyunca benim babam olarak yaratan, Rabb'e hamd-ü senâlar olsun..

Sorular.. Sorular.. Cevap Bekleyen Sorular..

İçimizdeki bu büyük tatminsizlik, her yerde kendimizi yalnız hissetme eğilimi, bir türlü insanlara güvenememe hissi, huzuru bulamama ve bir türlü mutlu olamama durumu niye..?

Tüm bunlar, Rabb'i kaybettiğimiz ve O'na teslim olamadığımızdan mı, yoksa sahiden hayatın genel karakteristik durumu ve insanlığın bencil oluşu mu bu hâle getiriyor bizi..?

Hani okul bitince rahatlayacaktık..?
Hani bir iş bulunca, kurtulmuş olacaktık..?
Hani bir kadın yatakta saçımızı okşayınca huzuru bulacaktık..?
Hani bir çocuk gelip sarılınca ve öpünce dünyayı yenecektik..?
Hani ibadet yapınca dünyayı anlayacaktık..?
Hani birine yardım edince insan olacaktık..?
Hani saça ve sakala ak düşünce kemâle erecektik..?
Hani o olacaktı..?
Hani bu olacaktı..?
Hani mutluluk bizden sorulacaktı..?

Biz, niye, hep bir beklenti içinde yaşıyor ve bir türlü tatmin olamıyoruz..? Biz nasıl oluyor da koskoca cehennemi kendi içimize sığdırabiliyoruz..?

Niye yani.. ?
Yani niye..?

Müjdeye Bak..

Bakkaldan içeri girer girmez, bakkal beni görünce, " <Çocuk> Abi gözün aydın, sabah müjdesini ben vereyim, ekmeğe zam geldi; 1,5 TL oldu" dedi..

Sabah sabah aldığım habere bak.. Ve bu habere de "müjde" diyorlar.. Bana verilen müjde bile böyleyse, varın hayatımdaki kara haberleri siz düşünün..

Bünye Yoruldu..

Vücutta, bünye de artık kaldıramamaya başladı.. Yıllık izne çıkıp, birkaç gün de olsa, Şehr-i İstanbul'dan uzaklaşmam iyi olacak..