Kendime Sığmıyorum..

Öyle bir bunalmışlık, bıkkınlık ve bezmişlik içindeyimi ki; iş bahanesi ile gezmek için gittiğim Kadıköy'den tiksindim, bunaldım, kaçmak istedim, işimi bitirip hemen eve kaçtım..

Sığmıyorum bir türlü kendime.. Yerimde duramıyorum.. Bana yalnızlığımı daha çok hissettiren evde duramayıp kendimi sokağa atıyor, sokakta hemen bunalıp yeniden eve gitmek için zaman kovalıyorum..

Sığmıyorum kendime, çok tuhaf bir his ama inanın bir türlü huzur bulamıyor, her anımda ve her yerde eksiklik hissediyor, kendime sığamıyorum..





Mutluluk Dileği..

İşte gidiyorsun.. İlk kez bir gerçeklik için bu denli umutlandığım günler, fazladan kurduğum hâyâller, âti için oluşturduğum plânlar, ailenin beni darmadağın ettiği günler, geldiğin saatler, vedalaşmalar, Ayça'nın ölmesi, uzun uzadıya sessiz kalınan günler gidiyor.. 

İşte gidiyorsun.. Ve böylece, bir masalın ve umudun daha sonuna geldim..Bugün sana gelinlikler içinde veda ettim.. Mutluluklar dilerim..


Ne Yapıyormuşum..

Ne mi yapıyorum..? Merak ediyor musun gerçekten..?

İşten çıkıyor, 1 ay sonra bugün biten hastanedeki fizik tedaviden sonra eve geliyor, iki dilim ekmek eşliğinde yoğurt yiyor, televizyon karşısında uzanıyor, biraz zaman geçtikten sonra televizyon karşısında uyuyakalıyor, gecenin bir yarısı uyanıyor, yatağıma geçiyor, sabah saat 07:17'de uyanıyor, sonra yeniden işe gidiyor, gün içinde hep aynı şeyleri yaparak pek mutlu (!) yaşıyorum..

Ben Babamı Özledim..


  • Ben, 17.04.2018 tarihinden sonra birçok şeyi özledim..
  • Dokuz kişiden oluşan aile bireylerinin kursağına, bir memur maaşıyla, helâl lokma yedirmeni özledim..
  • Zorluklar ve maddi imkânsızlık olsa da her çocuğunu okutabilmeni özledim..
  • Bir hata işlediğimde, döversin diye, erkenden yatağa girip, dayaktan kurtulmak için uyuyor taklidi yapmayı özledim..
  • Sana inat iş yapıyorum, dediklerini yapmıyorum diye, dayak atmanı özledim..
  • Para vermen için tüm gün, "para ver" diye peşinde gezmeyi özledim..
  • Maddi imkânsızlık sebebiyle zor günler yaşayan kardeşlerimin aksine, şımarık bir son beşik olmanın gücü ile her istediğimi zorla da olsa aldırmanın zevkini özledim..
  • Doğduğum günden okula başladığım güne ve hatta seninle geçirdiğim otuzaltı buçuk yıl boyunca, beni hiç kimseye muhtaç etmemeni, kimsenin yanında ezdirmemeni özledim..
  • "Ağbi bu çocuk yazamıyor, bunu okuldan al" diyen güya (!) öğretmene; "Bu çocuk okuyacak hoca!" diyerek, o engelli çocuğun hayatını kurtarmanı özledim..
  • Okul hayatım boyunca, sadece bir defa okula gelip, çektiğin rest sayesinde, okuryazar olmamı sağlamanı özledim..
  • "Bana top al" dediğimde, "param yok, alamam, sonra alırım. " dediğinde; "Alacaksın banane" deyip taş atmamı, o taşın kafana denk gelmesini, "Akşam sen görürsün" diye tehdit etmenden sonra akşama kadar korku içinde beklemeyi özledim..
  • "Don't vorry, be happy" şarkısını yüzlerce kez tekrarladım diye, onlarca kez uyarmana rağmen susmadığım için esaslı bir tokat atmanı ve bana yıllar boyunca unutamadığım, her aklıma geldiğimde tebessüm ettiğim bir anı kazandırmanı özledim..
  • Sağdan-soldan, eşten-dosttan, gençliğinde bıçkın bir delikanlı ve hatta deli bir adam olduğunu duymayı özledim..
  • İş arkadaşların bize geldiğinde, iş arkadaşlarından senin yaptığın delilikleri ve şakaları hayranlıkla dinlemeyi özledim..
  • Her ay 10 gün yoğun çalışıp, diğer günler mesai saati bitmeden eve gelmeni özledim..
  • Daha gün doğmadan, sabahın erken saatinde kalkıp, kendine kahvaltı hazırlamanı özledim..
  • Bir sabah tuvalet için kalktığımda, sen kendine kahvaltı hazırlarken, ocakta kaynayan yumurtaları beklerken, masanın yanında, kendi kendine halay çekmeni izlemeyi özledim..
  • Gülmeni, fıkralar anlatmanı, herkese takılmanı, "deli ve bıçkın gencin" olgunlaştıkça "neşeli ve şakacı adam" oluşuna tanık olmayı özledim..
  • Tüm emeklilik ikramiyeni benim hastalığımı iyileştirmek ve banyo-tuvalet yaptırmak için harcamanı özledim..
  • İyileşeyim diye o kadar para vermekle kalmayıp, her gece Ardahan'dan Erzurum'a gidip, bir de bu yetmezmiş gibi beni sırtında taşımanı görerek, sana sonsuz güven duymayı ve "Benim arkamda dağ gibi babam var!" hissini içime yerleştirmeni özledim..
  • Emekli olduktan sonra, kızlar yalnız kalmasın diye, Şehr-i İstanbul'a gelmeni; İstanbul'da hava biraz ısınınca, ilkbaharda o çok sevdiğin Ardahan'a kaçmanı özledim..
  • İstanbul'da iken kendini iyice eve kapatmanı, çevreden iyice soyutlanmanı, hayatının her anına çocuklarını ve torunlarını doldurmanı özledim..
  • Her 10 cümlenin 8'inde para konusunu açmanı özledim..
  • Maaşını aldığında, o maaşı iki gün içinde bitirmeni, ayın geriye kalan günlerinde sıkıntı çekmeni özledim..
  • Evde sadece 1 tane muz varken, 4 kişilik misafir gelse bile, o tek muzu gün yüzüne çıkartacak kadar eli açık biri olmanı özledim..
  • Daha misafir, yerine oturmadan, "çay getirin, yemek yapın" diye emirler vermeni özledim..
  • Bana kendi ellerinle patates kızartmanı, eğer sen yapmıyorsan bile, anneme yaptırmanı özledim..
  • Hemen herkese bir kulp bulmanı, kimsenin seni bir türlü memnun edememesini özledim..
  • Evde iken perdeyi sonuna kadar kapattırmanı, perde biraz aralık kalsa, inanarak "Kapatın perdeyi, silah atarlar, bomba atarlar" demeni özledim..
  • "Senin cebinde akrep var oğlum, imkân yok ki sen benim gibi olasın.. Kime çektin belli değil" deyip benimle alay etmeni özledim..
  • Ben, ülkücü olmanın güzelliğini yaşarken; benim partiden biri televizyona çıktığında, "oğlum bak, sizin kurtçular çıktı, uuuuuuuu" deyip, alay etmek için bozkurt işareti yapan bir solcu olmanı özledim..
  • "Baba solculuk nedir, sen ne anlarsın, bilmeden niye oy veriyorsun..?" diye takılınca; "Ya ne yapacaktım, senin gibi itçi mi olaydım..? Benim babam 'İnönü'nün peşinden ayrılmayın' dedi. Ben başka partiye oy vermem" diyerek, atadan-dededen solculuğun miras kaldığını söylemeni özledim..
  • Benim Galatasaray yenildiğinde, bir Fenerli olarak, "dınıy nıy nıy, nıy nıy nıy nıy.. dınıy nıy nıy, nıy nıy na.. " diyerek halay çekmeni özledim.. Keza Fenerbahçe yenilince de ben aynı melodi ile halay çekerken, sinirlensen de gülmeni, sonrasında bana küfretmeni özledim..
  • Bana kızınca, "it oğlu it" veya "eşek oğlu eşek" demeni özledim..
  • Zaman geçtikçe, sen olgunluktan yaşlılığa doğru adım attıkça, sana daha çok bağlanmayı, seni herkesten daha çok sevmeyi özledim..
  • "En sevdiğin çocuğun kim?" deyince, "Sen!" demeni özledim..
  • Eşten, dosttan, akrabadan, arkadaştan birilerini sorduğumda, verdiğin cevabı beğenmeyince, "Ben başımı koyunca o zaman anlarsın" mealindeki, şimdi çok iyi anladığım, harika öngörülü halini özledim..
  • Sana durup dururken sarılmayı, burnunu sıkmayı, yanağından ve başından öpmeyi özledim..
  • Çok öpünce ve sarılınca, "La bıraksana it oğlu it" diyerek, sinirlendiğini belli etmek için dişlerini öne çıkarmanı, gözlerini irice açmanı, gerginliğin belli olsun diye kendini sıkmanı özledim..
  • "Baba bana bir türkü söylesene.." deyince türkü söylemeni; o harika sesinle türkü söylerken arada sözlerini değiştirip türkü içinde bana laf sokmanı; ''Dur seni videoya çekeyim" deyince ise türküyü kesmeni ve onca ısrarıma rağmen, "Sen bilgisayara koyar, beni eşe-dosta rezil edersin" deyip ısrarıma karşılık vermemeni özledim..
  • Maaş günümün olduğunu bildiğinden, her ayın 18'inde, gün içinde defalarca, "Bugün ayın kaçı?" deyip, başını öne eğip, alttan alttan gülümseyerek bakmanı özledim..
  • Yıllarca anneme takılmanı, laf sokuşturmanı, annemden daha iyi yemek yaptığını iddia etmeni, anneme alışveriş için kaç para verirsen ver, hepsini silip süpürdüğünü gülerek anlatmanı özledim..
  • Etrafında sürekli kalabalık olmasını istemeni, kızları sürekli bize çağırmanı, benim ve kızlar için ayrı ayrı yemek yapmasını annemden istemeni özledim..
  • Babalar günü ve doğum gününü, günler önceden hatırlatmanı, "eli boş gelmeyin haa" demeni özledim..
  • Anneme alınan hediyeler ile sana alınan hediyeleri kıyaslamanı özledim..
  • Genelde haftasonları, "Ne yesek acaba?" diye sormanı, bu sorunun aslında "tavuk dürüm-ayran" veya "pizza" istediğin anlamına geldiğini biliyor olmayı özledim.. Bazen "param yok" dediğimde, "Hele sen sipariş et; yarısı senden, yarısı benden" demeni özledim..
  • Her sene Ardahan'a giderken mektup bırakmanı, her mektupta illa ki, 'ablalarımla iyi geçinmemi ve arka kapıyı kilitlememi' tembihlemeni özledim..
  • Son senelerimizin hep hastanelerde geçmesini, senin iyice hareketsizleşmeni, ilaçlarını içmemek ve hareket etmemek için diretmeni, tüm gün uyumanı, tüm gece uyanık kalmanı, bacaklarının çok şişmesini, hemen her gün senin için özel dua etmeyi, zaman zaman çok kızsam da seni her geçen gün daha fazla sevmeyi ve sana daha çok bağlanmayı özledim..
  • 17 Nisan 2018'den beri daha neleri neleri özledim bir bilsen..

     Hani senin için o mutlak sonu her düşündüğümde, "Allah'ım, O'nsuz ben ne yaparım..?" diyordum ya baba; meğer Allah, o sabrı da veriyormuş insana.. Ölüme alışıyor, hayata bir şekilde devam ediyormuşsun ama o eksiklik ve özlem hissini bir türlü içinden atamıyormuşsun..

     Yıllardır her önüne gelene, "Ben ölünce, beni Ardahan'a götürün.. Sakın burda bırakmayın! " diye vasiyet ediyordun ya; şimdi o çok sevdiğin memleket toprağında Rabb'ime emanet yatarken sen ; merak etme, her gece uyumadan önce arka kapıyı kilitliyorum ben..

Kadınlar Tedirgin Olmasın Diye..

Bir kadın önümüzde yürümeye başladığında, arkasında olduğumuz için rahatsızlık duymasın, tedirgin olmasın diye; hızlı adımlarla önüne geçer, önünden yürürdük.. Biz ne ara bu kadar şerefsiz olduk..!

Haklısın.. Öyleyim.. Bir Kez Daha Hatırlattığın İçin Teşekkür Ederim..

İstediğin kadar yüzüne bakip hâyâl kur sen.. Sana söylenecek cümle, empatiden yoksun ve çok basit :

-- Siz oturun lütfen.. Siz engellisiniz..



Bu Kibir Niye..?

Bir sor kendine, kimin, ne kadar umrundasın..? Zorda kaldığında kaç kişi yardımına koşar..? Evsiz kaldığında, kaç kişi  evini açar..?

Bir sor kendine, koskoca evrende, ne kadar yer kaplıyor, kimin için ne ifade ediyorsun..?

Bu kadar "hiç"ken, bu kibir, ağır gelmiyor mu sana..?


Geç Olsa Da Öğrendim İşte..

Öğrendim ki; sevmekten çok daha zor imiş sevilmek.. Binlerce sevsen de, bir kez sevilmeyi başaramazmışsın..



Çocuk Bedenim Tecavüze Uğradı Yine..

Sıcak ve nemli hava..
Güneş uykuya dalalı, mesaisini Ay'a bırakalı, saatler olmuş..
Yoldan geçen birkaç arabanın sesi..
Hafif hafif rüzgarla dans eden perde..
Doğru dürüst hiçbir filmin olmadığı yüzlerce televizyon kanalı..


Acıkmış bir insanoğlu..
   Yorgun bir beden..
       Türküye hasret kalp..
          Güzelliğe hasret gözler..
              İyiliğe susamış ruh..
                 Çoktan ölmüş bakışlar..


Artık daha hızla akıp giden bir ömür var..
           Kırışık cilt..
                  Kırlaşmış saçlar..
                      Kendini ele veren sakallar..
                           Umudu kalmamış yarınlar..


Sessiz ve eksik bir gece..
Öyle bir gece ki; küskün kelimeler..
Yazılmaya cesaret edemiyor cümleler..
İnsanlığa hasret kalmış çehreler..
Her geçen gün uzaklaşan insani değerler..


Sessiz ve korkunç bir gece..
Öyle bir gece ki; kırılmıyor kalemler..
Ve kırılmadıkça kalemler :
Bugün yine çocuk bedenime tecavüz ettiler..