Gül'ün Abisi, Hayal Kırıklığının Hamisi..



Kadıköy'de, Eminönü ile Beşiktaş iskelesinin ortasında bulunan heykelin önündeki bankta oturmuş, denize bakıyordum.. Hava kararmıştı.. Şehr-i İstanbul'un ışıklı bir kent olması hasebiyle yıldızların pek görünmediğini fark ettim.. Ara ara gözüme Haydarpaşa Gar binası takılıyor, bazen Sultanahmet Camii'nin ışıklarını görebiliyordum.. Vapurlar hareket ediyor, insanlar sağa-sola koşuşturuyordu.. İskelenin önündeki büfeden bir adam "balık ekmek" diye bağırıyor, sonra susuyor, sonra "döner ekmek" diye bağırıyor, sonra susuyor, sonra yeniden tekrar ediyordu bu döngü..

Eskiden daha duygusal olduğumu, insanları incelemeyi daha çok sevdiğimi, detaylara daha çok önem verdiğimi fark ettim.. Zamanla bu tür özelliklerimi kaybettiğimi düşündüm.. Belki de uzun zamandır kitap okumadığım için detaylardan uzaklaşmıştım.. Ama nedense bir şey eksikti bende; bunu düşündüm dakikalarca.. Eskiden kendimi daha vicdanlı, daha duygusal bulurdum.. Olur-olmaz bir zamanda gözlerim dolabiliyordu.. Elele gezen bir çift görsem, bir adamın kedi sevdiğine tanık olsam, bir kadının türkü söylediğini duysam; gözlerim dolabiliyordu.. Artık bu özelliğimi kaybettiğimi hissediyordum.. Geçen zaman içinde bir şey kaybolmuştu bende.. O duygunun adı nedir bilmiyorum ama eksikti işte.. O duygu neyse, beni "ben" yapan, kendimi sevmemi sağlayan bir şeydi..



Hava soğuktu.. Deniz kenarında iken, soğuk hava daha da soğuk oluyordu.. Üşüyordum.. Selam vererek yanıma bir adam oturdu.. Sigara yaktı.. Dumanı direkt bana gelince ve benim de bu durumdan rahatsız olduğumu fark edince, özür dileyerek kalktı yanımdan.. O kadar berbat insanın içinde, böyle güzel düşünceli insanların varlığı ile mutlu oldum..


Son zamanlarda dilimden bir türlü düşürmediğim türküyü mırıldanırken, telefonu çıkararak dinlemek istedim.. Türküyü dinlerken, daha çok düşüncelere dalmış olmalıyım ki; hemen önümde duran iki kızı fark edememiştim bile.. Fark ettiğimde, esmer olanı yanıma oturdu.. Kumral olanı ayakta bekledi.. Yanıma oturan kız, öyle güzeldi ki; gece gibi kapkara ve uzun saçları vardı.. Dalgalı saçlarının güzelliğini biliyor olmalıydı ki; dağıtmıştı.. Saçlarının üstünde çok da belli olmayan bir güneş gözlüğü vardı.. Karanlığa eşlik etmek için olsa gerek; saçları, gözleri ve gözlüğü yetmezmiş gibi gömleği de siyahtı.. Boynu, elleri ve kaşları inceydi.. Burnu, yüzüne güzellik katıyordu.. Boynunda rengarenk bilye gibi boncukların dizili olduğu bir kolye vardı.. Yüzünde makyaj var mıydı fark edemedim ama kolunda bir saat vardı.. Parmakları en sevdiğim renk olan kırmızı oje ile güzelleştirilmişti.. Mavi renk, diz üzerinde yırtıklar olan kot giyinmişti.. Ayakkabılarını fark edemedim; doğrusu bakmadım bile.. Öyle güzel bir yüzü vardı ve öyle güzel bakıyordu ki bana; gözümü yüzünden daha fazla ayırıp da ayaklarına bakmaya gerek duymadım.. Bir erkeğin, "daha fazlası ve daha güzeli yok ki" diyebileceği ve bütün hayatını adayabileceği bir kadın vardı karşımda..

Oturduktan birkaç saniye sonra "Demek ki bu hatunu seven tek ben değilmişim.. Sesten ve şarkıdan anlayan başka insanlar da varmış. Çok sevindim valla!" dedi.. Ben şaşırmıştım, arkadaşı gülümsemişti.. Hemen sonra "Demek ki, Kadıköy'den, bu hatundan, müzikten ve iletişim kurmaktan anlayan başka hatunlar da varmış.. Buna da ben sevindim işte.." dedim.. Gülümsedi; gülümseyince dişlerinin güzelliği karanlık geceye tebessüm ettirdi..

Birkaç dakika daha sohbet ettik.. Arkadaşı, ayakta sabırsız bir halde "Hadi artık gidelim ya" derken, o "Dur bir dakika yaa" dedi.. Bunu dedikten hemen sonra ellerimi fark etti.. O güzel gözlerindeki, halime üzülen, acımsar ama bana hissettirmek istemeyen bakışları fark ettim.. Yıllarca bu bakışları o kadar çok gördüm ki; artık uzmanlaşmıştım..

"Neyse ABİ.. İyi akşamlar size.. Bu hatunu sevdiğiniz için de tebrik ederim." dedi ve kalktı yanımdan.. "İyi akşamlar" anlamında başımı salladım bozuntuya verdiğim belli olmasın diye tebessüm ederek.. Tam arkasını dönüp gidiyordu ki, "İsim ne..?" diye sordum.. Bana bir kez daha baktı ve "Gül" dedi.. Sonra Kadıköy'ün ışıklı ama karanlık ve kalabalık sokaklarında kaybolup gitti..

Bir gün daha işte böyle; hâyâlimizin kadını ve hâyâl kırıklığımız arasında geçti gitti.. Zihnimizde bir deli kız, bir acımsar bakış, bir de "abi" kelimesi kaldı..









0 Yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.