Dimyat'ın Pirincinin Evdeki Bulgurdan Etmesi Sebebiyle Taş Devrine Dönen İnsanoğlu..

Sevgili atalarım, yememiş, içmemiş, sanki "İleride <Çocuk> diye biri dünyaya gelecek, onun neler yaşayacağı şimdiden belli; onun hayatı için birkaç söz uyduralım.." diyerek benim için sözler ve deyimler uydurmuşlar.. Bunlardan biri de "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" durumudur ki; bu durum, tamamen benim şuan yaşadığım durumdur..


Bilen bilir; cimri=pinti biri olduğum kadar, haris=açgözlü biriyimdir.. İhtiyacım olan şeye para vermemek için kılı kırk yarar,  ihtiyacım olmayan şeye beleş bir şekilde sahip olmak için de açgözlülük yaparım..


Şahsıma ait bir adet 'akıllı' telefon bulunmakta idi.. Benim telefon 'akıllı' olmaktan çok 'tembel' özelliğini taşıyordu.. Bir uygulamaya bastıktan ancak birkaç dakika sonra o uygulamayı açıyor, bazen donup kalıyordu.. Aylardır yeni bir telefona ihtiyacım olduğu aşikardı ama parama kıyamıyordum.. Ailemin geri kalanı benim taşıdığım kötü özellikleri taşımadığından, ablalarımdan biri kendine yeni bir telefon alınca, onun eski telefonu da bana kaldı..


Ablam için eski, benim için yeni olan telefonda birkaç sorun olunca, akşamın bir saatinde, nöbetçi telefon tamircisi bularak, telefonun yazılımını güncelleştirip, kırılmaz bir cam taktırdıktan sonra 65 TL fiyat için pazarlık masasına oturdum ve nihayetinde 50 TL vererek yeni bir telefona sahip olmanın mutluluğunu yaşayarak eve geldim..


Çocukken, alınan yeni ayakkabılarıyla uyuyan bir nesil olduğumuzdan olsa gerek, sürekli sırıtır bir vaziyette telefonumla yatağa girdim.. Öyle güzel bir durumdu ki : Telefonun hangi uygulamasına girmek istesem, hiç beklemeden, direkt uygulamaya giriyor, telefonun büyük ekranında internette dolaşmanın mutluluğunu yaşıyordum.. Artık yeni bir telefonumun olduğunu düşündüğümden, eski telefonuma 'tü kaka' yaparak, odamın bir köşesine attım.. Eski telefonumu, tamamen gözden çıkarmayı planladığımdan, içindeki e-posta ve diğer bilgilerim bir başkasının eline geçmesin diye telefondaki birçok uygulamayı sildim..


Yeni telefonumla mutluluk planları yapıyor; pembe panjurlu bir ev, evin önünde bir araba, huzurun bol olduğu bir yuva hayali kuruyor, yeni telefonuma atiden bahsediyordum.. Telefonumla sohbet ederken, saat 1'e doğru bir arkadaşım aradı.. Yeni ve harika telefonum sayesinde, arkadaşımla birkaç dakikalık kısa bir sohbetten sonra "iyi geceler" dileyip görüşmeyi sonlandırdık.. Ama ne olduysa telefon birden kapandı.. Yeniden açmak için düğmesine bastığımda, ekranda, "Samsung Note II" yazısı belirdi.. Ben, bu yazıyı gördükten sonra içimden, "Tamam, şimdi açılır.." diye düşünüyordum ki; uzun uzun bekledikten sonra o yazının sabit kaldığını ve telefonun bir türlü faaliyete geçmediğini gördüm.. Yaklaşık yarım saat kadar "aç-kapa" yaptım, parçalarını sökerek tekrar taktım, her Türk insanı gibi telefonun sağına-soluna birkaç tokat attım ama bir işe yaramadığını görünce, ertesi gün de işe gideceğimin aklına gelmesi münasebetiyle uyumaya karar verdim..


Rabb, nasip edip de yeniden uyandıktan sonra birkaç kere daha "aç-kapa" yaptım ama hep aynı yazının ekranda kaldığını ve telefonun bir türlü faaliyete geçmediğini görünce, telefonumu yanıma alarak işe gittim.. Öğlen saatinde, akşam telefonuma güncelleme yapan, nöbetçi telefon tamircisine giderek, telefonun durumunu anlattım.. Tamirci arkadaş, 'ana kartın bozulduğunu, yenilenmesi gerektiğini' söyledikten sonra epeyce bir para isteyince, "Belki garanti süresi dolmamıştır" mantığıyla yeniden eve gelip garanti kağıtlarına baktım.. Garanti süresinin aylar önce dolduğunu görünce, Samsung'un teknik servisine telefonumu gönderdim.. Teknik servis, ana kartın değişmesi gerektiğini söyleyip 620 TL gibi bir fiyat isteyince, üzerine az daha para katarak  3 katlı bir ev alabileceğimi düşünüp telefonu tamir ettirmekten vazgeçtim.. Böylece benim yeni telefon hayallerim suya düşmüş oldu.. Yeni telefonun mutluluğu da ancak birkaç saat sürdü..


Hayat öyle güzel ki; mutlulukta hüzün, hüzünlerde mutluluk saklı.. Hayat, her an, her duyguyu yaşatarak, senin kanlı-canlı bir insan olduğunu hatırlatıyor ve hayatın, iki zıt duygu içinde idame edilmesi gerektiğini, biri varken diğerinin unutulmaması gerektiğini vurguluyor.. Sanırım, kendini bilen insanlar, bu sebeple, herhangi bir olay karşısında çok mutlu olmaz veya çok büyük yeise kapılmazlar.. Her an farklı bir duygunun gelip kalbimize yerleşeceğini bilirler..


Her neyse.. Yeni telefon, benim için Dimyat'a pirince gitmekti..  Gel gelelim, evdeki bulgurdan olma durumuma...


Yeni telefonumun mutluluğu birkaç saat sürdükten ve yeni telefonumu artık kullanmamın imkanı olmadığını üzülerek öğrendikten sonra, yeniden kullanmak için 'akıllı' olduğu söylenen ama pek akıllı olduğunu düşünmediğim, tembel olduğu konusunda emin olduğum eski telefonuma yöneldim.. Eski telefonumu yeniden kullanmak için telefonumdan sildiğim uygulamaları, telefona yüklemek istedim.. İstedim ama sadece istemekle kaldım; uygulamalar bir türlü yüklenmedi.. Çeşitli araştırmalarım sonucu, uygulamaların yüklenmesi için yazılım güncellemesi yapılması gerektiğini öğrendim ama bu telefonu da tamamen kaybetmek istemediğimden, yazılım güncellemesi yaptırmadım.. Şuan telefonu kullanıyorum ama sadece telefonla görüşmek ve mesajlaşmak için kullanıyorum.. İnternete giremiyor, uygulamaların hiçbirinden faydalanamıyorum.. Telefon güya 'akıllı' ama cep telefonunun ilk icadındaki özelliklere sahip bir modda çalışma hayatına devam ediyor..  


Dimyat'a pirince gittim; pirinci çuval ile getirirken, çuvalın altının delik olması münasebetiyle tüm pirinci yolda kaybettim.. Hiç değilse evdeki bulgurdan, güzel bir pilav yapayım derken; evdeki bulgurun da benim tedbirsizliğim yüzünden kaybolduğunu görmüş oldum.. Pirinç pilavı ve bulgur pilavından vazgeçerek, diyet yapmaya karar verdim.. Şuan için taş devrindeki ilk insanların yedikleriyle, hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum..


Bakalım ne olacak.. Şöyle kaliteli, jet hızında bir telefon almak istiyorum ama parama kıyamıyorum.. Havadan para gelmesini bekliyorum.. Sevişmekten az anlasam, kadınları yatakta mutlu  edebilen biri olsam, 20 saniye içinde boşalmasam, jigololuk yapacağım ama 20 saniyede boşalarak bir daha 'iş' yapamayan erkeğin biri olduğumdan, jigololuk yapamayacağımı, yapmaya kalksam bile para almak yerine, 20 saniyede boşalan jigolo olmaz mantığıyla üstüne tazminat verebileceğimi düşünmekteyim.. Haliyle jigololuk ile para kazanamayacağım muhakkak.. Beni sevdiğini söyleyen insanların, bana iyi bir telefon hediye etmesini bekler, hatta "madem seviyorlar, bana telefon almak zorundalar" mantığıyla onların üzerine giderdim ama zatımı gerçek anlamda seven bir Allah kulu bulunmadığından, birinin bana telefon hediye etmesinin de imkansız olduğunu düşünmekteyim.. İyisi mi; teknolojinin nimetlerini bir köşeye bırakayım ve telefonum ile sadece görüşme ve mesajlaşma faaliyetlerini yürüteyim..


Eee.. Hayat böyle işte.. Hayat, Dimyat'ın pirinci ile pilav yiyemeyen, "Hiç değilse evdeki bulgurdan pilav yiyeyim.." diye düşünürken, bulgurdan da olan biri olarak taş devrinden kalma kayayı yemeye razı ediyor insanı... Bir şeyler umduruyor ama başka şeyler bulduruyor.. Bu sebeple hayat, sürprizleri ile kendine hayran bırakıyor..








6 Yorum:

yazının başlarında kahkaha atar durumdayken sonuna doğru ah benim başıma gelenin aynısı demekten alıkoyamadım kendimi. yaklaşık 2hafta kadar bir zaman önce gece elimden bıraktığm telefonum sabah kapalı olunca şarjı bitti diye düşündüm ama ne yaptıysam açılmadı. 2 telefoncu gezdi ikisi de beyninin yandığını söyledi. garantisinin bitmesine 1 ay kaldığı halde çok hızlı olmasını istediğimden 250 tl para isteyen bir yere telefonumu verdim. o da gitti garantiye teslim etti cihazı. hala bekliyorum. sakın bu konuda dalga geçme,valla artık sinirlerim yıprandı. işim gücüm her şeyim bu telefona bağlıydı. içindeki bilgilerin gitmesi de cabası.
tüm bunları kendini yalnız hissetme diye anlattım ama esas yorum yapma amacım senin insanları yorum yapmaya teşvik edici cümlelerin.
hani kimse seni gerçekten sevmezmiş de onun için telefon alacak biri de yokmuş ya, sırf buna değinmek için onca cümleyi kurdum. bence ablaların bu yazıyı okusalar,senin böyle düşündüğünü bilseler sabaha yeni bir telefon alırlardı. bence yeğenlerin birinin yanında falan çaktırmadan aç sen bu konuyu.
farkındayım çenem düştü. aynı dertten muzdarip birini buldum ya ondan sebep derdim depreşti işte.

 

Kız daha yazıyı tekrar okuyup, hata var mı diye bakmadan, ne ara yazıyı gördün de yorum yaptın sen, anlamadım ya helal valla.. Ve sağol ayrıca.. Ben yazı yazınca uyarı falan mı geliyor..? Var mı bu sitenin öyle bir uygulaması..?

Senin telefon durumunla alay edemem.. Ancak dua ederim.. Allah yardımcın olsun.. Tez zamanda sıkıntıların biter inşallah..

Ablalarımın yanında bu konuyu açmakla kalmadım, ertesi gün hepsini tek tek arayarak telefona ihtiyacım olduğunu direkt söyledim ama takan kim..? Haklı olarak bana yol gösteriyorlar : "Eee gidip yeni telefon alsana ya.. " diyorlar..Parama kıyamadığımı bilmezlermiş gibi..

 

genelde geceleri yazı yazdığını bildiğimden ve çalışmadığım için sürekli bilgisayar başında olmadığımdan bu saatlerde kendi sayfamla birlikte bir kaç sayfaya göz atıyorum. sen de yeni yazmış oluyorsun çoğunlukla.uyarı falan gelmiyor yani tesadüfe inanmayan biri olduğum için hissetmek diyebilirim en fazla.
ablalar da çok duyarsız mı ha ! :)

 

Tamam anladım.. Keşke öyle bir uygulama olsaydı.. Güzel olurdu..

Ablalar da duyarsız değil.. Haklılar.. Benim imkanım hepsinden daha iyi.. Kendim almam gerekirken, onlardan istemekle zaten ayıp ediyorum..

 

tele uyarı gelmiyor ama takip et butonuna tıklayıp listene eklediğin blogcuları,kendi paneline giriş yaptığında ne zaman yazdığını görebiliyorsun. belki o işine yarayabilir.

öz eleştiri güzeldir:)

 

Tamam bunu öğrendiğim iyi oldu.. Sağol..

 

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.