Daldan Dala..



+ Dün gece çok geç uyudum.. Çok.. Hem de çok geç.. O kadar geç uyudum ki; gece, gece olmaktan çıkmıştı da sabah olmak üzereydi.. Uyku tutmadı bir türlü.. Herkes için basit gelebilecek küçük bir detaya takıldım, o detaydan yola çıkarak onlarca hayal kurdum.. "Onu, evine yolcu etmek için belediye otobüsünü bekliyor, arada sohbet ediyorduk.. Gömleğimin yakası katlanmış olmalı ki, yaklaştı yanıma ve elleriyle gömleğimin yakasını düzeltti.." Beni sabaha kadar uyutmayan detay, bu iki cümle ile anlattığım olaydan ibaret.. Bu anlattığım ve herkese sıradan gelebilecek olay, benim için o kadar güzel bir olaydı ki, bu olaydan yola çıkarak, beynimde ve kalbimde kurdum da kurdum.. Sonra bir baktım ki, gece, nöbetini sabaha devrediyor.. Uykusuz ama güzel bir geceydi..


+ Dünden uykusuz kalınca, gözlerim acıyordu ve uykusuzluğa hasret çekiyordum.. İş çıkışı eve gelip epeyce bir uyumak niyetindeydim.. Yemek yedim.. Biraz oturduktan sonra yatağa girdim.. Ancak bir türlü uyuyamadım.. Sonra tekrar kalkıp, televizyon başına geçtim.. Akşam ve sonrasında yatsı namazını kıldıktan sonra tekrar yatağa girdim ama yine bir türlü uyuyamayınca, kendimi bilgisayar başına attım.. Uyumak istiyor ama uyuyamıyorum bir türlü..


+ Uykuyu çok seven, uyku ile hayatın gerçeklerinden koparak, zamanın hızlı akmasına bir nebze sevinen, daha başını yastığa koymadan uyumaya başlayan biri olarak, iki gündür neden bir türlü uyuyamıyorum, anlayamadım gitti..


+ Bir haftalık engelli semineri sebebiyle, geçen sene gittiğim Hatay-İskenderun-Arsuz'a gideceğim inşaallah.. 24 Mayıs olan pazar günü için Adana'ya uçak bileti aldım.. Nasip olur da Adana'ya gidersem, oradan sonra 3 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından Arsuz'a varmış olacağım.. Muhtemelen deniz mevsimi açılmıştır ve Allah nasip ederse, yılın ilk denizine girme işini orada yapmış olacağım.. Sonrasında 29 Mayıs akşam saatlerinde Şehr-i İstanbul'a geri döneceğim.. 


+ "Sabah, öpülerek uyandırılma" kavramına takmış durumdayım.. Öyle bir şey sahiden var mı Allah aşkına..?


+ İki hafta sonra Allah nasip ederse, annemi ve babamı 5-6 aylığına memlekete uğurlayacağım.. "Hoş geldin sefalet, açlık, yalnızlık, gariplik..! " dememe az kaldı yani.. Eskiden annemin babamın gitmesi ve evin bana kalması ara ara iyi geliyordu ama artık çok korkuyorum bu durumdan.. Annemin-babamın yaşlı olması, onları bir daha görememek korkusunun yanı sıra yalnız kalmanın korkusu da var artık.. Yalnız kaldıktan üç-beş gün sonra, ne hayat çekilesi geliyor bana, ne de bu çok sevdiğim ev.. Bu durumu artık zerre kadar sevmiyorum ve yalan yok; içten içe fazlasıyla üzülüyorum..


+ Neden bilmem, işyerinde tuhaf bir durgunluk var.. Harıl harıl çalışan, kendi işlerinin yanı sıra başkalarının işlerini de yapan ben; son zamanlarda iş olmadığından oturuyor ve internette takılıyorum.. Eskiden boş kaldığımda ne yapar eder kendime iş çıkarırdım; artık bir iş yapasım da olmadığından, çalışmaktansa, dakikalarca beyhude yere oturmayı yeğler oldum.. Tembelliğe alıştıktan sonra çalışmak zor geliyor insana.. Şeytan bir şekilde ele geçiriyor insanı..


+ Bu kadar işte... Daha ne olsun ki...! Baştan savma yazdığımın farkındayım ama hayat da bana böyle davranıyor zaten.. Ben, hayatın bana davrandığı gibi yazıyorum..




0 Yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.