Televizyonsuz/Bilgisayarsız Ev İstiyorum..

Yorgunluk..
Atalet..
Bıkkınlık..
Boşvermişlik..
Sinir..
Kıskançlık..
Nemelazımcılık..
Kırılganlık..
Hüzün..
 
     Yukarıda saydığım o kelimelerin hepsi üzerime oturmuş olduğundan ve ben altta can çekiştiğimden, televizyon denilen aleti kimin, ne amaçla icat ettiğini araştıracak durumda değilim.. Ama kannımca televizyon, insanların eğlenceli vakit geçirmesi, sıkıntılarını unutması ve buna benzer güzel durumlar için icat edilmiştir..
 
     Peki, bu kadar güzel düşüncelerle için icat edilen televizyon, nasıl olur da bizi esir alır ve gözyaşları içinde kalmamıza, rolünü yapan insanlara lanet okumamıza sebep olur ? Nasıl olur da küçücük bir kutu, hayatımızı yönlendirebilecek, bizi çevremizden soyutlaştıracak bir duruma gelir ?
 
     İlk önce tespiti doğru yapmalıyız.. Televizyon, boş zamanın değerlendirilmesine mi yardımcı olur, yoksa dolu olan zamanın boş olarak geçirilmesine mi ? Neden, mazide olduğu gibi ailemiz veya komşularımız bize yetebilecekken, televizyon ailemizin ve komşularımızın yerini alabiliyor ? Neden televizyon yalnızlığımıza istinat oluyor ?
 
     Yukarıdaki sorular, bizlere, televizyonun hayatımızın neresinde olduğunu gösterecektir.. Ben, televizyona değil ama televizyonun daha gelişmiş ve daha emparyalist hali olan bilgisayara bağımlıyım.. Bu bilgisayar bağımlılığı sebebiyle hayatı kaçırdığımı itiraf etmeliyim.. Hayata yeni bir başlangıç yapmak istediğimde, yapacağım ilk iş, bilgisayar ve televizyonu hayatımdan çıkarmak olacak.. Bu sebeple, bir deli kız bulur da evlilik için kandırabilirsem, kandırmam gereken diğer şey de evimizde televizyon veya bilgisayarın olmaması, sadece radyonun olması, illa televizyon olacaksa da 37 ekran küçük ve zevk vermeyen bir televizyonun olması yönünde olacak..
 
     Bu düşüncelerimi, bir sohbet sırasında, arkadaşlarımla paylaşmış, ancak büyük bir direniş ile karşılaşmıştım.. Söylediğim iki kişi ve onlara ilaveten ara sıra sohbete ortak olan güzel ruhlu bir başka kişi,  bunun olanaksız olduğunu söyleyip, eşimin illa ki televizyon isteyeceğini dile getirdiler.. Sonrasında konu nasıl oldu bilmiyorum, güven konusuna kadar geldi.. "Sen eşine güvenmiyor musun da evinde bilgisayarın olmasını ve eşinin internette sohbet etmesini istemiyorsun ? " diyerek tepkilerini dile getirdiler..
 
     Benim söylemek istediğim, televizyonun ve bilgisayarın bir evi ve evliliği olumsuz etkilediğidir.. Birbiriyle sohbet etmektense, televizyona bakan, hayatlarını paylaşmaktansa, televizyondaki diğer insanların hayatını paylaşan evli çiftlerin yeterince evlilik doyumuna ulaşacağını düşünmüyorum..
 
     Televizyon veya bilgisayar hayatımızı o denli yönetiyor ki, televizyonsuz ev düşünülemiyor.. Ama bir düşünsek ve uygulamaya koysak sonrasında biraz sabretsek ve televizyonsuzluğa alışsak o kadar güzel olacak ki.. Eşinle sohbet edersin, kitap-gazete okursun, bulmaca çözersin, satranç oynarsın, kavga eder birbirini yersin, sabaha kadar sevişirsin, misafir davet eder, onlara gerektiği gibi ilgi gösterebilir ve içinden "gitseler de bilgisayara/televizyona baksam" demezsin..
 
     Bunun için bilgisayarsız ve televizyonsuz bir hayatı düşünmek ve ona göre düzenlemeler yapmak gerekir.. Biraz kararlılık ve sabır ile hayatımızı esir alan kutucuklardan kurtulabiliriz aslında.. Ben, şimdi cesaret edip de bu söylediklerimi uygulayamıyorum ama yeni bir hayata başladığımda ve kendimden çok düşünebileceğim bir insanın hayatıma girmesi ile bu durumu kendisine anlatıp, en azından denemek için mühlet isteyeceğim..
 
     Bir kutuyla değil de, sevdiğimle vakit geçirmenin daha güzel olacağını düşünüyorum..
 
 

10 Yorum:

Söylediklerine katılıyorum. Ben de televizyona şiddetle karşıyım. Ha evde yok mu? Var, hem de iki tane. Ama biz çok nadir kullanıyoruz kendilerini. Gerçi televizyona varana kadar bağımlı olduğumuz bu bilgisayarlar ve bizi aptallaştıran akıllı telefonlar var, onları ne yapacağız bilmem :(

 

Güzel bir konuya değinmişsin. Söylediklerinde de kesinlikle haklısın hem de hepsinde...
Dediğin gibi bir çıkarabilsek hayatımızdan televizyonu, çok daha verimli çok daha huzurlu güzel zamanlara sahip oluruz. Ama gel gör ki bu kadar bağımlılıktan sonra biraz zor gibi geliyor insana.. Neyse ki 7 24 tv bağımlısı değiliz... Akşamları kendimize ayırdığımız vakitlerimiz var... Oturup birlikte kitap falan okuyabiliyoruz normal roman falan değil ama... üzerinde konuşulunca o paylaşım gerçekten güzel... Tabii yine de tv ve bilgisayara ayrılan vakit çok daha fazla:s

tv olmasa da bilgisayar. Hadi tv yi çıkardık ama bilgisayarı hiç sanmıyorum ne mümkün...oysa ki onsuz onlarsız çok da güzel yaşayan insanlar var.
sen dediğini yapabilirsen çok güzel olur daha en başından... Yapabilenleri tebrik etmeli.

 

Senin bu dusunceni yillardir bilirim ve eskiden ckk hak vermezdim sanirim.tv seyretmeyi hic sevmeyn biri oldugum halde internetin gerekli ve vazgecilmez oldugunu savunmusumdur kesin:) ama simdi seninle hem fikirim.iletisimi oylesi etkiliyor ve engelliyor ki yeni evli degil tum ciftlerin hayatinda internet kisitlanmali.sadwcw is yerlerinde kullanilmali.sanirim ben evle isi ic ice yasadigimdn dolayi da abartiyorum kullanimi.
Uzun lafin kisasi yazim tarzini cok begendim.arastirmaci gazeteciler gibi deginmissin konuya ve cikan fikre katildigimi soyleyip sessizce kacarim...

 

burcuuuuk ;
Esasında biraz cesaretli olsak, bilgisayardır, telefondur, televizyondur, bu ve benzeri alatleri kapıya koyar, elimize bir çekiç alır, bir güzel kırarız ama o denli bağımlılık yaratmışlar ve onlarsız hayatı düşünemez olmuşuz ki; is ter istemez gözümüz gibi bakıyoruz..

Ayrıca ne o öyle "bizim evde de iki tane televizyon var" sohbeti..? Küçükken ben de arkadaşlara hava atmak için öyle derdim.. Madem kullanmıyorsun televizyonları, bana gönder, satayım, cebime üç-beş kuruş girsin:)
(Ne bencil ve cimri herifim ya hu! İşi gene paraya ve kendime bağladım..)

 

bir hayal kur ;
Söylediklerime çok insan katılıyor zaten ama televizyonu, bilgisayarı uzaklaştıran yok.. Katılmakla kalıyoruz..
Akşamları, eşinle birbirinize zaman ayırabiliyorsanız --hâlâ-- her ikiniz de tebrik edilecek insanlarsınız vesselam..

 

Kelimelerle Dans ;
Zamanında bana katıldın mı, katılmadın mı bilmem ama katılmamış olsan bile, aradan yıllar geçtikçe benim haklı olduğumu zaten öğrenecektin.. Bundan önceki 125887794 konuda öyle olduğu gibi bu konuda da öyle olacak..
Anlasana yavrucuğum, ben her zaman haklıyım.. Zamanın çok ilerisinde yaşadığım, dört başı mamur bir herifçioğlu olduğum için, bazı zamanlar, bazı söylediklerim anlaşılmıyor olabilir ama zamanla her konuda haklı olduğum görülecektir..
Neyse ki sen de bunu öğrenmeye başladın..

(Ne övdüm gene kendimi beee.. Ama ne yapayım, pası sen verdin, gol atmadan olmazdı)

 

O hâlâ niye vurgulandı ki ne demek hâlâ:)

 

bir hayal kur ;
Yanlış anlaşılmak istemem.. Allah birbirinize olan sevginizi, ilginizi daim kılsın inşallah.. Yanlış anlaşıldıysam, senden ve eşinden özür dilerim..
Klasik evliliklerde, belirli bir zaman geçtikten sonra eşlerin birbirine olan ilgisi azaldığı için "hâlâ" kelimesini belirtmiştim..

 

Yok ya hu özürlük bir şey, cicim ayları diye takılacağını bildiğimden sormuştum:) Yine de teşekkür ederim

 

bir hayal kur ;
Tarafınızdan yanlış anlaşılmak istemem..

 

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.