İlkokul Fişleri ve Fiş Kahramanları..

    Memlekete gidip de kısa bir süre de olsa ilkokulu okuduğum okulu ziyaret etme fırsatı bulunca, aklıma geldi... : Bu Ali, Emel, Işık kimdir Allah âşkına..? 

     Ben, ilkokula başladığım zamanlar, onlar okulun kadrolu elamanlarıymış gibi her fişte boy gösteriyorlardı.. Sanki başka hiç isim kalmamış gibi hep bu isimler kullanılıyordu.. O yaşlarda, annemin, babamın, ağabeyimin, ablalarımın, Arzum Onan'ın ismini bilmiyordum ama Ali'nin, Emel'in, Işık'ın adını ezberlemiştim.. Hatta bu isimler zihnime o kadar kazınmıştı ki, baba adımı sorduklarında "Ali", anne adımı sorduklarında "Emel" diyordum.. 

     Aradan geçen yıllar, Ali'nin ve Emel'in benim ebeveynlerim olmadığını öğrenmemi sağladı.. Annemin, babamın adını öğrenmiştim ama Ali'yi, Emel'i ve Işık'ı hiç unutamıyordum.. 

     Saçlarım dökülüp göbeğim kendini gösterince unutmaya başladım o isimleri.. Onların da artık yaşlandığını, bir daha fişlere konu olamayacaklarını düşünüyordum.. Peki düşündüğüm gibi mi oldu..? Hayır..!

     Yıllar sonra Ali, ansızın çıkıp geldi hayatıma.. Bir sohbet sırasında, sohbet ettiğim insana, Ali'nin süt içtiğini söyledim.. O ise Ali'nin ata baktığını iddia etti.. Aslında Ali sütünü içip ata bakabilme yeteneğine sahipti ama biz iddialaşınca dosyayı bir üst kurul olan öğretmenimize havale ettik.. Öğretmenimiz de sağolsun, Ali'nin beceriksiz olduğunu, iki işi birden yapamayacağını ve sadece ata bakabilme yeteneği olduğunu söyleyince, ben kaybetmiş oldum.. 

     Aslına bakarsanız kaybetmedim.. Çok iyi hatırlıyorum ki; Ali süt içiyor, Emel ise sütü biraz daha soğutuyor ve ılık süt içiyordu.. Işık'ın annesi babası tutumlu insanlar olduklarından, enerji tasarrufu için kızlarını öğütlüyorlardı; bu sebeple Işık da sürekli lambaları söndürüyordu.. Bizim memlekette Ali hiç ata bakmadı.. Zaten memlekette insandan çok at var.. Ali ata bakacak olsa, tüm gün ata bakmak zorunda kalır ve okula gidemezdi.. Gel gör ki, aradan geçen yıllar ve sıla hasreti, Ali'yi ata bakmaya zorlamış.. Ali ata bakar olmuş.. Ali ata bakmaya başlayınca, ben de iddiaları kaybeden taraf oldum.. 

     Ben, iddiayı kesin kazanacağımı bildiğim için kot pantolon istemiştim ama iddiaya tutuştuğum kişi kaybedeceğini anlayınca kitap istemişti.. İyi ki korkmuş.. Bu sayede ben de işi ucuza kapattım.. 

     Haa.. İçinizden bu yazıyı okuyan bazı arkadaşlar çıkıp da "Cümle Uydurukçusu, kitap asla ucuz bir şey değildir..!" deyip bana tepki gösterebilir.. Hemen çemkirmeye gerek yok; ucuz olan kitabın içindekiler değil, kitabın içindeki bu kadar ağır cümlelere rağmen kitabın fiyatıdır.. Unutmamalı ki; uydurulmuş her cümle, ne kadar "saçma" olursa olsun, bize ne kadar anlamsız gelirse gelsin, kelime sevdalısı birinin, bizlere kendinden bir parçayı miras bırakmasıdır.. Ve malumdur ki; insanın kendinden bir şeyi miras bırakması, kendinde olanı bir başkasına aktarması, zahmetli ve zor bir iştir.. Bu sebeple her kitap, yazarını ayakta alkışlamamız için bir sebeptir..

----- Aylar sonra, bir kitabı okumayı bitirip, bir başka kitabı okumaya başlayınca, kitaplar ve yazarlar hakkında atıp-tutmaya başladım ya; bana da helal olsun.. Yüzyirmidört sene sonra bir tane kitap okudum diye, böyle cümleler uydurmuş olmam da, Türk kimliğini benimsediğimi göstermektedir : Bir şey hakkında bir adım attım, işin sonunu getirmeden, o adım attığım şey konusunda uzman kesildim.. "Türk" dediğin de böyle bir şey zaten.. ------






0 Yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.