Öksürten Alışkan Hâyâller ve Tezat Nefretler..



Ailesiyle tanıştırmış kız arkadaşını.. Annesi, babası pek bir sevmişmiş.. "Hanım hanımcık bir kız, bize layık biri... " gibi bir sürü güzel laf söylemişlermiş..




Öksürüğüm geçmedi bir türlü.. Öksürdükçe öksüresim geliyor.. Boğazımda olduğuna inandığım bir şeyleri çıkarmaya çalışıyorum ama boğazımda bir şey yok; kuru kuru öksürüyorum sadece..




Acaba, bundan sonraki hayatımda, ben birine güvenebilir ve birini sevebilir ve o birini kaldırıp kendime âşık ettikten sonra ailemle tanıştırabilir miyim..? Eskiden hâyâl kurmak güzel oluyordu; artık "evlenmek" öyle garip bir kelime ki benim için.. Biri, cümle kurarken "evlendim" dese, "yeni bir ev almış" diye düşünüyorum.. Biriyle dünya evine girmek gibi bir anlam hiç gelmiyor aklıma.. Benim için artık çok tuhaf ve çok ama çok korkutucu bir kelime bu.. Cesaret edeceğim de... Ailemle tanıştıracağım da... Evleneceğim de... Çocuklarım olacak da... Huzurlu ve mutlu olacağım da... Artık hiç yalnız kalmayacağım da... vs vs vs.. Ne bileyim; eskiden benim en büyük hâyâlim, kimisi için "basit" olan böyle şeylerdi.. Artık bunun hâyâli bile komik ve ayrıca korkutucu geliyor bana.. Ütopik bir durum oldu bu iş benim için..






Bazen o kadar çok öksürüyorum ki; iç organlarımın dışarı çıkmasını istiyorum.. Sanki tüm iç organlarım bir öksürük sonrası dışarı çıkarsa rahat edecekmişim gibi.. Bazen de çok öksürdüğüm için öksürme ihtiyacım olmasa bile alışkanlık sebebiyle öksürüveriyorum.. Alışkanlık hissi ne kötü..




Hâyâl kurmak, bir alışkanlık bana kalırsa.. Rabb, biten her umudun ardından bir yeni umut veriyor kuluna ve kul, Rabb'inin içine doğurduğu o umut ışığı ile yeni yeni hâyâller kurarak, dünyaya tutunmayı başarıyor.. Sonra hâyâlini kurduğu umut bitiyor, sonra bir başka umut doğuyor içine ve bu döngü böyle devam ediyor.. Bazen kısa süreli zaman dilimlerinde, hiç umut ışığı belirmiyor insanın içinde.. Böyle durumlarda ise "alışkanlık" devreye giriyor ve insan umut ışığı belirmiş gibi yeniden hâyâl kurmaya devam ediyor.. Ortada bir umut yok.. Haliyle hâyâl kurmasını gerektirecek bir durum da yok ama alışkanlık var.. Hâyâl kurmanın alışkanlığı..




Birşeyler yazıyorum, birşeyler anlatmaya çalışıyorum ama esasında ne dediğimi bilmiyorum.. Öksürdüğümü belirtmek istemiştim sadece.. Bir de kız arkadaşını ailesiyle tanıştıran bir arkadaşımın bana anlattıklarını aktarmak istedim.. Ne tuhaf hisler.. Kapalı giyinen, minyon tipli bir kız, senin elinden tutuyor, seni seviyor, âtiyi seninle geçirmek istiyor.. Seninle evlenmek istiyor.. Ailenle tanışıyor.. Beraber geziyorsunuz; elele camiiye giriyorsunuz.. Ortak bir âti için Rabb'e yalvarıyorsunuz.. Evleniyorsunuz.. Ve o kız, çocuklarının annesi oluyor.. Saçın-sakalın beyazlamaya yüz tutmuşken, evde koşuşturan iki veya üç çocuğun oluyor.. Tuhaf..




Fazla öksürük, insanın fazla hâyâl kurmasına vesile olur mu acaba..? Kurulan hâyâller neden mutluluk üzerine kurulur..? Niye aileyle tanışma sırasında çay içilmiyor, çay bardağı iki elle tutulmuyor ve sana yaratık gözüyle bakmıyor insanlar ve sen o bakışlar ve sözler yüzünden kendinden nefret etmiyorsun ki..?




Sürprizlerden nefret ediyorum.. Birilerinin bana fazla ilgi göstermesinden de.. Birilerinin bana ilgi göstermiyor olmasından da nefret ediyorum aynı zamanda..
Yanımda mutluluk tabloları çizen insanlardan nefret ediyorum.. Yanımda üzülen ve mutsuzluk sebebiyle suratını asanlardan da..
Bir yere gittiğimde çay bardağı verilmesinden nefret ediyorum ama bir yere gittiğimde çay verilmiyor olmasından da nefret ediyorum..
 Karamsarlıktan nefret ediyorum, içime sevecenlik tohumları eken umutvari hâyâllerin olmasından da..
Aynı insanları sürekli arayıp-sormaktan nefret ediyorum.. Keza aynı insanların beni arayıp sormalarını da sevmiyorum.. Ancak insanların beni arayıp-sormamalarından ve yalnız bırakmalarından da nefret ediyorum..
Ne dediğimi bilmez bir halde yazdığım zamanlar kendimden nefret ediyorum ama esasında yazdıklarımın her birinin hayatımda çok önemli bir yer işgal ettiğini, direkt yazmaktansa karmakarışık yazarak yıllar sonra okuduğumda sadece benim anlayacağım sözler olduğunu biliyor olmamdan da nefret ediyorum..


Sizin anlayacağınız bol bol öksürüyorum.. Bol bol öksürmekten de nefret ediyorum..






2 Yorum:

Yani aslında sizi anladım ama anlamadım desem yeri var :) hayat ne garip bazen sizi kimse anlamiyormus gibi geliyor ama aslında gayet iyi anlaşılıyorsunuzdur.öyle bişeylr işte :)

 

Hem anlamamış hem anlamışsın..
İstediğim de bu idi zaten..

 

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.