Leyla ile Mecnun, Ya Birbirlerine Kavuşsalardı..?


     Rahmetin bol olsun Fuzuli, ne büyük bir eser bıraktın bizlere..

     Leyla ile Mecnun'u bilmeyen yoktur sanırım.. Rahmeti bol olasıca Fuzuli'nin en büyük eseridir.. Her genç erkek, Mecnun olmaya heveslenir.. Keza her genç kızın kalbinde de biraz Leyla'lık vardır.. Gençler âşık olmayagörsünler, her âşık olan gencin ağzında bu iki isim vardır.. Her filmde, her âşk hikâyesinde, bu ikisinin ismi anılır.. Ferhat ile Şirin de sevmiş ve kavuşamamışlardır ama Leyla ile Mecnun daha meşhurdur.. Âşk acısı çekenlerin sığınağıdır bu iki isim.. Kavuşamamışlardır ve kavuşamadıkları için Fuzuli'nin eseri olmaktan çıkarak, sanki gerçek bir âşk hikayesiymiş gibi dilden dile anlatılan bir hikâye olarak  gelmişlerdir bize kadar..
 
 
     Kavuşamayınca âşık olmak kolay da ya kavuşsaydılar.. ?

     Leyla ile Mecnun veya Ferhat ile Şirin, kavuşsa idi, bu kadar meşhur olurlar mıydı..? Muhtemel bir senaryo lazım bize ve muhtemel bir senaryo için sarıldım kalemime.. :

     Mecnun, Leyla'sına âşık olmuştur.. Âşık olur-olmaz, mecnun olmuştur.. Kendini kaybetmiş, Leyla'nın peşinden koşar olmuştur.. Gün gelmiş, Leyla'ya açılmış ve Leyla'sından karşılık görmüştür.. Lakin kızın babası yanaşmamaktadır bu birlikteliğe.. Mecnun, mecnunluğu ile meşhur olmuş ve çöllere düşmüştür Leyla'nın âşkı sebebiyle.. Kızın babası, araya giren hatırı sayılır insanların da etkisiyle, imana gelmiş ve nihayetinde vermiştir kızını mecnun olmuş Mecnun'a..

     Düğün yapılmış, Leyla'sının âşkı sebebiyle mecnun olan Mecnun, yeniden kendini toparlamaya başlamıştır.. Artık mecnun olmaktan kurtulmuş; yeniden aklı başında bir adam olmuştur.. 

     Aradan yıllar geçmiştir..

     Leyla, iki çocuk annesi bir kadındır artık.. Gençliğinden ve güzelliğinden eser kalmamış, göğüsleri sarkmış, kalçası büyümüş, selülitleri artmış, saçına-başına-giyimine özen göstermeyen bir kadın olmuştur.. Tüm günü evde çocukları ile geçmekte ve ev kadını olması sebebiyle akşam gelecek olan kocasına yemek hazırlamaktadır.. Hayatı sıradan olmuştur ve artık onun için kendini çöllere vuran, akıllı iken âşkı sebebiyle mecnun olan biri yoktur, bundan sonra da olmayacaktır ve Leyla bunun bilincindedir.. 

     Ya peki Mecnun.. ?

     Mecnun, mecnun değildir artık.. Ne kendisini çöllere vuran âşıktır ne de âşkı sebebiyle kendini kaybeden bir adam.. O, artık bir babadır.. Düzenli bir iş bulduktan sonra evini geçindirmek için gündüzleri çalışan; akşamları, çocuklarıyla vakit geçiren, bazen televizyon karşısında uyuyup kalan, uyurken horlayan, akıllı bir adam olmuştur.. Mecnun artık takım elbise giyinir olmuş, göbekli bir vücuda, seyrelmiş saçları sebebiyle çıplak bir kafaya sahip olmuştur..

     Birbirlerine âşık olan, birbirlerinden başka  gözleri hiç kimseyi görmeyen bu iki insan; ev derdi, çocukların sorunu, odun-kömür derdi, kredi kartı, faturalar derken birbirlerinden kopmuş ve tekdüze bir hayat yaşamaya başlamışlardır.. Çoğu zaman kavga edip, birbirlerine düşman gibi bakmaya başlamışlardır.. Kavga sırasında Leyla, Mecnun'a haykırır : "Güzelliğimi senin için harcadım, yazıklar olsun sana.." Mecnun, Leyla'ya bağırır : "Senin için çöllere düştüm, mecnun oldum, olmaz olaydın.." diye..
......................

     Birbirini seven insanlar, birbirlerine kavuşunca, senaryo hiç değişmez.. Hep, böyle olagelmiştir.. Muhtemelen bundan sonra da böyle olacaktır.. Büyük ozan, Âşık Veysel'e sormuşlar, "Âşk nedir..? " diye.. "Kavuşamazsın, âşk olur." demiş  büyük ozan..
 
     Eğer bir hikâyede, âşıklar birbirlerine kavuşuyorlarsa, ne gökten üç elma düşer; senin-benim başıma ne de anlatılacak bir Leyla ile Mecnun kalır yarınlarda.. Bu sebeple ;
 
     İyi ki kavuşamamışsınız; Leyla ile Mecnun..
 
     İyi ki kavuşamamışsınız ; 
     Ferhat ile Şirin..
     Kerem ile Aslı..
     Arzum Onan ile  <Çocuk > ..



12 Yorum:

sen yıllardır bu fikri savunursun ben de tam tersini.kavuşunca da aşk olur efenim.neden olmasın.yeterki karşılıklı sevebilsin insanlar.yüreklerinde hissetsinler aşkı.eğer gerçekten aşk ise hissedilen,kolay tüketilmez ki.zaten aşk değil ise kavuşmaya da gerek yok.kavuşamadan beklenen yıllar içinde de eskir duygular.önemli olan kalpte hissedilenin ağırlığı ve değeridir der iyi geceler de diler kendi sayfama koşar adım giderim:)

 

:)))))))

 

hep senin yüzünden:(

 

Kelimelerle Dans ;
Sen istediğin kadar tam tersini savun.. Sadece savunmuş olursun.. Bir gerçekliği yok bu savunduğun fikrin..Emin ol..

Adsız ;
Öncelikle gülümsemen daim olsun.. Sonra ben ne yaptım bilmiyorum ama surat asma..
Bu nasıl iş yahu; birinde surat asmışsın, ötekinde gülmüşsün.. Bir dakikan bir dakikana uymuyor ha..
Ayrıca zahmet edip bir de isim yazarsan sevinirim..

 

ha haaaa evet ya doğru değil mi.
ama bu bence sanırım bu işi yanlış yapanlar olmalı.
asıl aşk kavuştuktan sona başlamalı.
bu şekilde olanlar bence kötü aşıklar olmalı yaa.
:)

 

Evet, aslında senin dediğin gibi olmalı ama senin dediğinin tam aksi oluyor hayatta maalesef:)

 

Kavuşsan bir dert, kavuşmasan başka bir dert... Ah minel aşk...

 

Hamiyet ;
Yine de insan merak ediyor kavuşmanın nasıl bir şey olduğunu..
Ayrıca bu yazıyı senin için koymuştum..

 

Biliyorum, Çocuk teşekkür ederim. Keşke aşk ruhlardan hiç kaybolmasa.

Ben de sana 2007 yılında yazdığım "Aşk-ı Leyla, Aşk-ı Mecnun" isimli yazımdan iki parçayı buraya kopyalamak istiyorum.

"Bir Leyla’da, Bir Mecnun’da kaybolma telaşıdır aşk. Bir Leyla olabilmektir aşkta gaye ya da bir mecnun olabilmek alev alev yanan çöllerde… Kimimiz Leyla’ya özendik, kimimiz Mecnun’a… Hep hasretti yüreğimiz o ulaşılmaz sevdaya… Aşkı bulduğumuz anda ise harcadık onu bir çırpıda… Hâlbuki yıllarca aramıştık; suretten öte, ulvi bir aşkı ve sonunda karşımızdaydı lakin bu sefer de biz sahip çıkamadık..."

"...Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki her şey sahteleşti ve güzel olan her şeyi değişir olduk kendi isteklerimize. Gülleri feda ettik parfümlere, aşkı feda ettik bedenlere, sevdayı feda ettik şehvete… Öylesine ruhsuz bir yaşama adım attık ki; artık hiçbir şey işlemiyor yüreklerimize. Aşk dediğimiz halde bilemiyoruz dudaklarımızdan dökülenin değerini. Seviyorumlar artık sadece dudak uçlarımızı mekân saydı, inemedi bir türlü ruhaniyetlerimize… Yüreklerimizle ruhlarımız arasındaki bağlantıları koparıp attık kendi ellerimizle... Sonrasında kısa devre yapan bir hayatın içinde bulduk kendimizi..."

 

Hamiyet ;
Ahh Hamiyet ah.. Şehr-i İstanbul'da yağmur var bu sabah.. Zaten duygu bulutları tepemde dolaşırken, bir de sen öyle içe dokunur bir şey yazmışsın ki; duygu bulutları hüzün olarak yağmaya başladı üzerime.. Beni böyle etkileyen cümleler kurduğun için teşekkür mü etsem, yoksa beni hüzünlendirdiğin için elime terliği alıp fırlatsam mı, bilemedim şimdi..

 

Yağmur; duygudur, saflıktır. Seviyorum yağmuru, senin gibi hüzünlensem de...
Terliği al da fırlat baya iyi geliyor insana :) Benimde vakti zamanında çok sevdiğim birine fırlatmışlığım vardı.

 

Hamiyet ;
Terlik fırlatmak iyidir.. Değer verdiğini gösterir.. Değer verdiğin birine kızarsın, küsersin, vs.. Değer vermediğin birine bunları hissetmez ve haliyle terlik fırlatmazsın..

 

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.